Umut!
1989 Yılının Ocak ayında, doğup büyüdüğüm Konya’nın Doğanhisar ilçesinde “Dönüşüm” isminde 15 günde bir yayınlanan gazete çıkarmaya başladım.
İlk sayı toplatıldı, ifadem alındı, sonra da yargı süreçleri başladı.
Şubat ayında her yerin buz tuttuğu bir günde evim kundaklandı. Yan yana olan üç evimiz yandı, kendimizi annem ve üç ablamla birlikte sokağa zor attık.
Sabah Namazı’na kalkmasaydım, hepimiz diri diri yanmış olacaktık.
Deprem Allah’tan gelen bir şey, biz kin ve nefretin gözü dönmüş halini yaşadık.
İtfaiye donmasın diye içinde su tutulmamış, onun doldurulup getirilmesi zaman aldı.
Yaşadıklarımızı, bize yaşatılanları anlatacak değilim.
Bir olay paylaşacağım sadece.
Evin önünde halk toplanmıştı, mahalleden tanıdığım bir ağabey omuzuma vurdu, döndüm, “Ahmet hiç üzülme, biz daha iyisini yaparız, çok geçmiş olsun” dedi.
O günden sonra o ağabeyle bu konu hakkında hiç konuşmadık.
Ama…
Benim o gün ihtiyacım olan sadece o cümleydi.
Umut…
Cumhurbaşkanımız Erdoğan’ın kriz yönetimindeki inisiyatif ve duyarlığını hep takdir etmişimdir.
Depremzedelerin büyük bir çoğunluğunun duymak istediği, “Bir yıl içinde evlerinize oturacaksınız” cümlesidir.
Medya ne yazarsa yazsın, sosyal medyada kim neyi tartışırsa tartışsın, acıların, kayıpların sarılacağını yürekten haykıran bir siyasi irade var.
Depremzedelerimizin devlet ve millet olarak yanındayız.
Hepimiz çok sarsıldık.
Deprem fırsatçıları vardır, olacaktır, bunun önüne geçmek de mümkün değildir.
Yağma sadece mala yapılmaz, siyasi yağmacılar da oy devşirmek için farklı yelekler, farklı maskeler takacaktır.
Acısı ve kaybı olan sadece umut bekler.
O’nu hayata tutunduracak bir söz, kendine sahip çıkacak bir devlet ve millet ister.
Devletimiz de milletimiz de kendini göstermiştir.
Siyasi yağmacılar bugün vardır, biz her zaman varız, yaraları sarmaya, yaralara merhem olmaya adanmış hayatlarımız var!