1. YAZARLAR

  2. Ahmet Şükrü Kılıç

  3. Sen çok başkasın!
Ahmet Şükrü Kılıç

Ahmet Şükrü Kılıç

Yazarın Tüm Yazıları >

Sen çok başkasın!

A+A-

Benim tanıdığım kaç tane sahtekar, şahsiyetsiz, düzenbaz Humeynici, İrancı, mealci, Milli Mücadeleci, tasavvufçu, Milli Görüşçü, AK Partili var. Her İslâmî camatin, her İslâmî grubun içinde var bunlar. Hiçbir cemaat, grup bu kişileri içlerinden temizlemek için bir çabanın içine de girmiyor. Yine aynı şekilde her cemaatin, her grubun içinde çoğunlukla iyi insanlar var. 

İslamı en iyi anlatan grupları, cemaatleri sıralamaya hakkıyla yerleştirebilsek bile, İslamı en iyi yaşayan cemaat ve grup sıralaması yapmaya kim cüret edebilir? Var da biz mi bilmiyoruz?! 

Kur'an'ın anlaşılmasında da, Hz. Muhammed (s.a.v.)'in anlaşılmasında da çok büyütülecek bir sorun olduğunu söyleyemeyiz, bizim sorunumuz Kur'an'ı hakkıyla anladığını söyleyen kişiler de dahil Kur'an'ı hakkıyla yaşayamamasıdır.

Kur'an bir matematik kitabı değildir ki kağıt üzerinde en çetrefilli problemleri çözerek, sağlamasını da yaparak biz en doğrusunu çözebilecek zeka, ve akıl sahibiyiz diyebilelim. Evet, o da az bir şey değildir, çok kıymetlidir ama en doğru denklemleri bilen, olağanüstü formüller üreten insanlar neden gerçek hayatta en küçük probleme karşı bu kadar ilgisiz, bu kadar gerçek hayattan kopuk yaşanıyor?

Türkiye'de genel anlamda Alevisi, Sünnisi düşünce farklılıklarını yaşantılarında gösteremeyen, gösterdikleri farklılıkları da sembolleştiren, etkinlik alanlarını artırmaktan öte, tahakküm duygusunu tatmin etmekten başka gerçek istekleri olmayan, iktidar kavgası veren insanlar.

Çok uç bir örnek vereceğim, Alevîler gibi sünniler düşünse, sünniler gibi Aleviler düşünse, her grupta benzer zaafların kendini yaşatabildiği gerçeği değişir mi? 

Yaşadığımız ilçede, şehirde düşünce farklılıklarına göre yöneticiler seçilmiyor mu ya da o düşünce farklılıklarından dolayı yöneticilerle uğraşılmıyor mu?

Zalim, haydut, hırsız bizdense göz yumuyor, hatta karşı taraf hırsızlığına, zalimliğine saldırdığında da, hırsızın, zalimin yanında saf tutuyor, önünde kalkan oluyoruz. Karşı tarafın zalimine, hırsızına biz saldırdığımızda, onlar da kendi zalimlerinin etrafında saf tutuyor, önünde kalkan oluyor. 

Hiçbirimizin değerlerimizin etrafında saf tuttuğu, önünde kalkan olduğu yok. Biz ahlakı iktidar etmek istemiyoruz, biz değerlerimizi yaşatmak istemiyoruz, ne zaman ki bir makamımız varsa, o makamdan uzaklaştırıldığımızda muttaki kesiliyoruz, görev süremiz devam ettiği sürece her pis işin, en büyük felsefecilere taş çıkartan tevilini yapan, en büyük mantıkçılara dudak ısırtan faydacı çıkarımlarda bulunan insanlar oluyoruz.

Emperyalist ülkelere bağlı olmayan bir ülke dahi olunsa, ahlâkı, güveni, liyakatı, emeği, alın terini esir alan, bu değerlere özgürlük hakkı tanımayan bir devlet yönetiminin kabul gören bir tarafı olabilir mi? 

Yezit, Hz. Hüseyin'i şehit eden bir zalim olarak anılır, O'nunla ilgili hiç falan ülkenin kralıyla anlaştı, iktidarını korumak için onların emrine girdi, şu kadar toprak kaybetti denildiğini duyanınız var mı? Mesele ülkenin özgürlüğü değildir, ülke insanlarının özgürlüğü ve değerlerin özgürlüğüdür. Maalesef bizde yöneticilerin esir aldığı özgürlük değerlerimiz de yok, onları biz esir alıyor, kendimiz katlediyoruz, sonra da küçük fiske dokunuşları kısa kısa kendimize getiriyor, sarhoş halimizde işlediğimiz cinayetlerin katilini başka yerlerde arıyoruz.

Önceki ve Sonraki Yazılar