Avukatım Mehmet Arık ağabeyle otobüs durağında bekliyoruz. Tam karşımızda billboarda asılmış reklam afişlerine takılıyor gözüm.

Konya Büyükşehir Belediyesi’nin “Sanayi sitesi açılışı” reklamı suskunluğumuzu bozuyor.

“Sanayi sitesinin şu anki bulunan yeri taşındıktan sonra ayrı bir rant, taşınılan yer de ayrı bir rant oluşturacak” diyorum.

Her büyük tesisin etrafında imara açılan binalar yükselecek yine.

Oralar da çoktan kapatılmıştır simsarlar tarafından.

İmar fareleri peynirin kokusunu çoktan almıştır.

Varolan yerleri geliştirmek, düzenlemek, kentin kendi mimarisine uygun sanayi ve tarihi dokuyu örtüştürmek yöneticilerin aklına gelmiyor, gelse de hesaplar kitaplar geleceğe dönük olduğunda, korumaktan çok kendilerine korunaklı alanlar açılması isteniyor.

Zaman zaman mimar olan kızımla tarihi eserler, imara açılan yerler, şehirlerin kent yapılanmaları, kentsel dönüşümler ve tadilatlar üzerine konuştuğumuz oluyor, o da yanımda değil ki uzun uzadıya iç çekeceğimiz konuşmalar yapabilelim.

Büyükşehir Belediyesi binası yıkılacak mesela.

Sebep “Çürümüş” deniliyor.

O binanın açılışını hatırlıyorum, 40 yıllık bir geçmişi var.

Tepeden bakıldığında “Çift kartal” olduğu söylenen, mimari bir deha olarak anlatılan hikayeleri vardı.

Yine tepeden bakıldığında gemi gibi gözüktüğü söylenen yerler de yıkıldı.

Bu teknoloji çağında buraları destekle ayakta tutmak ne mümkün!

Denize havalimanı, top sahası yapabilen bir zamandan da geçmiyoruz ki!

Zeynep’in anlatıp anlatıp, birkaç kelam da benim ilavelerim üzerine “Doğru baba” demeleri bizi tarihin derinliklerine indirmiyor sadece, bir vebal, bir ahiret yolculuğuna düşürüyor.

“Beton ve demir icat oldu mertlik bozuldu”

Beton ve demirin ömrü 80 yıl, 100 yıl.

Yaşanılan bireysel tarihin ömrüne bile yetmiyor yapılan binalar.

Osman Sarı’nın şiiri vuruyor dilime:

“Taş taş değil bağrındır taş senin
Nereni nasıl yaksın söyle bu ateş senin”

Sonra yüreğime hançer gibi saplanıyor.

“Ülkendir taş ve beton bu yanlışkent
Her gün bir yanın biraz daha taş senin”

Ben başka bir yerdeyim, yüreklerin taşlaşmasında değil, taşın tarihe meydan okuyan medeniyetinde.

Taş, binaları taçlandıran bir gerçek.

Sen alınma Uğur İbrahim Altay!

Bu işleri yapmak inşaat mühendislerinin işidir, anlamak inşaa mihendislerinin!

800 yıllık Alaaddin Camii gözümüzün önünde durur, nereden bulacağız minberine kafa yoran Ahlat'lı Megnum Berti'yi?

770 yıllık Karatay Medresesi gözümüzün önünde durur.

767 yıllık İnce Minare gözümüzün önünde durur.

722 yıllık Eşrefoğlu Camii gözümüzün önünde durur.

454 yıllık Selimiye Camii gözümüzün önünde durur.

Bu maraz bütün bir ülkenin yüreğini taşa çevirmiş durumda.

Muhteşem bir eser Çamlıca’ya yapılan Camii.

O’nun da ömrü 100 yıl olacak.

100 yıla 1 milyarlık maliyet.

Keşke taştan yapılsaydı da ömürlere ömür katsaydı!