Öyle bir ülke hayal ediyorum ki!
Güçlü referanslarımız vardı; bir kitabevi, bir kitap, bir gazete, bir dergi, bir konferans, bir miting, bir eylem, bir tiyatro, bir şiir gecesi, bir sohbet halkası, bir çay ocağı, bir düğün, bir cenaze tanıştırırdı bizi.
Kim oluğumuzu sormadan düşüncelerimizi konuştururduk.
Neden sonra adımızı, memleketimizi, hangi bölümde okuduğumuzu, hangi işte çalıştığımızı öğrenirdik. 14.04.2018
Bizi birbirimizle tanıştıran fikirlerimizdi, asla kariyerlerimiz değil.
İlk görüşte tutkularımız ne var ne yoksa açardı birbirimize; aynı şeyleri düşünüyor olmanın, aynı değerlendirmeleri yapıyor olmanın heyecanı, yitik insan kardeşlerin birbirini bulması gibi coştururdu bizleri.
Bizim gönüllerimizde kıskançlık başını sokabileceği bir yer bulamazdı; paylaştıkça çoğalacağımızı, paylaştıkça daha da büyüyeceğimizi, paylaştıkça birbirimizi daha da büyüteceğimizi bilirdik.
Kavga eder gibi tartışırdık bazen, kavgalarımız sonrası aynı odada suskunluklarımız her birimizin eline bir kitap aldırır, sayfalar arasında kaybolurduk.
Biz daha evlenmeden önce yataklarımızı paylaştık arkadaşlarımızla, aynı yastığa baş koyduk.
Birimizin acısı iliklerimize kadar işlerdi, birimizin sevinci bizim de sevincimizdi, kimsenin kendine ait parası olmazdı, bir başımıza bir lokantada yemek yiyecek olsak, boğazlarımızda düğümlenirdi.
Ne olacaksın sorusu sorulmazdı bizde, hepimizin tek derdi iyi insan olmaktı, sadece iyi insan!
Biz insanlara ulaşma hayali kurmazdık, ulaşırdık; biz insanların derdine ortak olma niyetleri taşımazdık, ortak olurduk; birimizin başına bir şey gelecek olsa, anneden, babadan, kardeşten önce başında biz olurduk.
Önce düşüncelerimiz tanıştırırdı bizi, sonra birbirimizi düşünen insanlar olurduk, kimin neyi var neyi yoksa bilirdik, biz birbirimizi annenin, babanın çocuklarını, kardeşin kardeşlerini tanımasından daha çok tanırdık.
Kaybettik hepsini, ölmedi kaybettik sadece; ölmeden, öldürmeden bulacağız yeniden, bu kez öyle bir sarılacağız ki, kimse ayıramayacak!