Neden Erdoğan'ı destekliyorum?
Zillet ittifakının kurmayları da, ileri geri konuşan taraftarları da önce çarpım tablosunu ezberlemelidir.
Dört işlemi bilmeyen İmamoğlu ve O'nu savunan avaneleriyle hiçbir şey konuşamayız.
CHP'nin en büyük sorunu lafanlamazlık ve lafı işine geldiği gibi anlamasıdır.
Tescillenmiş hırsızlığı adam kendisi aradaki oy farkının düşüşlerinde açıklıyor, oy sayımları durduruluyor hala nasıl bir yüzsüzlük ki konuşabiliyor.
Birazcık ar damarı olsa sokağa çıkamaz.
Sokağa çıkamaması için de utandıracak bir çevresi ve seçmen kitlesi olması lazım!
***
Son birkaç yıldır yazıları ve hazırlanmış konuşmaları sürekli paylaşılan birkaç isim var.
Fatih Tezcan, Abdurrahman Uzun ve Süleyman Özışık gibi isimlerden bahsediyorum.
Whatsapp'tan da yazılarını ve videolarını gönderen arkadaşlarım oluyor.
Okumadan, izlemeden siliyorum.
Bugün yine arkadaşlarımdan biri Süleyman Özışık'ın "Gül ve Davutoğlu neden korkuyor?" başlıklı yazısını göndermiş.
Gül ve Davutoğlu'nu sözde yeren gibi de gözükse, Abdullah Gül'ü kendisine sunulan Cumhurbaşkan adaylığı teklifine karşı sunduğu şartla aklayan, kahramanlaştıran, sonra da gelecekle ilgili kehanetlerini Erdoğan'ın yargılanacağı altyapısıyla besleyen sinsi bir algı operasyonu var.
Bilerek ya da bilmeyerek her duyduğunu kendilerince sağlam kaynakları referans göstererek paylaşan insanların bir şeyleri ifşaa etme niyeti, kimler tarafından kullanıldığını da hissettirmeyebilir.
Bir de insanların geçmişlerine bakmak da gerekiyor, kimlerle oturup kalktıklarını da unutmamak gerekiyor.
Endişenin şova dönüştürülmesi bir bit yeniği olduğunu gösterir!
***
Devletimin ve milletimin Cumhur İttifakı iktidarında korunacağına inandığım ve düşünce beraberliğim olan insanların ekseri çoğunluğu AK Parti'yi tercih ettiklerinden dolayı Cumhurbaşkanımız Erdoğan'ı destekliyor ve AK Parti'nin iktidarda kalması için de gücüm yettiğince çalışıyor, dilim döndüğünce savunuyorum.
Erdoğan'ın bir devrimci olduğuna da inanıyorum.
Emperyalist ülkeler tarafından onlarca yıldır kuşatma altında olan ülkemizde ancak bu kadar omurgalı duruş sergilenebilirdi.
Bugün en azından millet iradesinin üzerinde hiçbir kurumun vesayeti kalmadı, bu bile başlı başına siyasi emeğin korunmasıdır, büyük bir devrimdir.
Erdoğan gelecek nesillerin düşünce ve eylem planlarının önündeki barikatları kaldırmıştır.
Bağımsız Türkiye hayallerimizin temelini atmıştır, inşası için de gece gündüz bir amele gibi çalışmaktadır.
Türkiye'nin iki seçeneği vardır; ya "Her şey güzel olacak" diye Amerika'ya ve emperyalist ülkelere teslim olacağız ya da bu ülkeyi birbirimizi kırsak da, zaman zaman karşı karşıya gelsek de kendi iradelerimizle zora talip olarak, kendimiz bedel ödeyerek güzelleştireceğiz.
Erdoğan da dahil bugünkü devlet yönetimi kadroları ve milletimizin bilinç seviyesiyle istenilen bir ülke seviyesine çıkmamızı gerçekleştiremeyebilir, hepimize görev düşüyor, hepimiz önce halkımız/milletimiz demeliyiz.
Bir Kürdün Türkle, bir sosyalistin seriatçıyla tartışacağı şeylerden daha çok birlikte yapabilecekleri hayati önem arzeden işler var.
Bizler belki de ideolojik duruşlarımızla sorumluluktan, iş yapmaktan kaçıyoruz!
***
Ben asla bir Erdoğan fanatiği değilim sadece hassasiyetlerimi dile getiriyorum.
Değilse Erdoğan'ın bir sürü hataları, yanlışları hatta kabullenemediğim insan tercihleri ve uygulamaları var.
Erdoğan'a teslim olan değil Erdoğan'ı değerlerimize teslim olmaya çağıran bir yerde duruyorum.
Bugünkü siyasi şartlarda eksiklik ve fazlalıklarını kıyasladığımda yanına kendimi yakıştırabildiğim siyasetçi Erdoğan'dır.