Muhalefet Erdoğan'ı güçlendirdi, kendi seçtikleri zayıflattı!
AK Parti 14 Ağustos 2001 tarihinde kuruldu.
Parti resmi kuruluşunu tamamlamadan birçok insan, il başkanı olmak için görüşmelere başladı.
Recep Tayyip Erdoğan’ın kuracağı partide görev almak için insanlar yarıştı.
Erdoğan il teşkilatlarının açılışına gittiğinde, yol kenarları halk tarafından dolduruldu, güzergah üzerinde bulunan görevli polisler bile el salladı, ellerini göğüslerine koydu, tebessümle ‘seni bekliyoruz’ bakışlarını yüzlerine yaydı.
Açtı millet, evet ekonomik krizin getirdiği açlık çok önemli bir açlıktı ama esas açlık bir lider açlığıydı.
Millet bir karakter istiyordu.
Millet bir şahsiyet istiyordu.
Millet bir duruş istiyordu.
Millet yürüyüş istiyordu.
2 Kasım 2002 Genel Seçimlerinde millet liderine kavuştu, yasaklı da olsa yasağı kaldıracak kadar bir milletvekili çoğunluğu vardı. 363 milletvekiline 2 milletvekili daha destek verse sorun aşılacaktı, öyle de oldu.
AK Parti iktidarı milli görüş geleneğinden gelen insanların çoğunlukta olduğu, sağ ve sol partilerden gelen kişilerin de aynı zeminde toplandığı siyasi bir hareket oldu.
İnanç vardı, samimiyet vardı, istikamet vardı.
Uzun yıllar Erdoğan’a kimse laf söylemedi, söyleyemedi. Sonra Erdoğan’ın yakınında bulunanlara laf söylendi, “Tayyip sen anla” diye. Baktılar Tayyip anlasa da anlamazdan geliyor, bu kez O’na karşı da sözler yükselmeye başladı.
Erdoğan, kurucu kadro ve onların atadığı yöneticiler kendilerine iletilen memnuniyetsizlikleri, talepleri, tercihleri bir makama sunulan ricalar olarak algıladı, kişisel ilişkiler, istek ve taleplerin önüne geçti.
Erdoğan nasıl Ahmet Necdet Sezer’den kuracağı kabinede veto yediyse, milletin istekleri de AK Parti Genel Merkez tarafından veto yemeye başladı.
Gücünü milletten alması gereken milletvekilleri, güçlendirilmiş vekil profilleriyle milletin önüne bırakılmaya başlandı.
Bütün bunlara rağmen her dönem başarılı bir hükümet var.
AK Parti’yi iktidara taşıyan model belediyecilik uygulamalarının geçmişiydi, belediyeler kendi illerinde muhalefet belediyeleri olduğu için hükümet gibi çalışıyor, çalışmalarını insanlara anlatıyor, halk günleri yapıyordu. Yapılan her şey halka danışılıyor, halkın onayladıkları yerine getiriliyordu. İktidar döneminin belediyeleri bu geleneği devam ettiremedi. Çünkü aday gösterilen seçimi kazanan insandı, kazanması için bir çalışma yapmasına gerek kalmamıştı.
Erdoğan’ı muhalefetin eleştirileri hep güçlendirdi, Erdoğan’ın kendi seçtikleri Erdoğan’a itibar kaybı yaşattı.
14 Mayıs Genel Seçimlerinde aday listeleri genel merkezdeki kişilerle hatırı olanlardan oluşturulmamalıdır, millette hatırı olanlar listelerde yer almalıdır. Milletin vekili olacak kişi milleti değil genel merkezi arkasına almak için siyesilerin eşini, çocuğunu, halasını, dayısını arayacak duruma gelmiştir. Bu ne kadar onur kırıcı bir haldir, buna insanı mecbur eden siyasi yapı “Yeter söz milletindir” diyebilir mi?
Ayrıca genel merkezin milletle bütünleşmiş kişileri tercih etmeyip de kendine yakın olanları tercih etmesinin sonuçlarını da gördük! Makamda kaldığı sürece baş sallayanların makamdan indikten sonra nasıl aç köpekler gibi saldırdığını da.
AK Parti’nin her seçimi bir önceki seçimden daha önemli seçim olmuştur. Bu seçim de öyledir. AK Parti millete çok şey kazandırmıştır, millet kazanımlarını kaybetmemek için yeri gelmiştir, kızılcık şerbeti içmiştir. Şimdi milletin kendi yanında sağlam durması isteniyorsa, milletin içinden, milletin rahatlıkla ulaşabileceği, milletin rica etmeden, sözüne güven duyma sınanmışlığını karşılıklı yaşadığı kişileri milletvekili listelerine yazama zamanıdır. Biz rica edeceğimiz milletvekili istemiyoruz, hatırımız olan, tanıdığımız olan, yeri geldiğinde ‘yapın bu işi’ diye sesimizi yükselteceğimiz, yeri geldiğinde onun bir telefonuyla yollara döküleceğimiz vekiller istiyoruz. Hiç mi olmadı, bu tanımlamaya yakın bir milletvekili oldu, tam verimli olmaya başladığında liste dışı kaldı!
Muhalefetin dinamik bir tabanı var, farklı partileri bile terbiye ediyor, aynı pota içinde eritiyor. Bizim tam da şimdi seslerimizi yükseltme zamanıdır. AK Parti’nin Konya milletvekillerinin hepsi iyi insan, biz sadece iyi insan olsun istemiyoruz, iyilikler için iyi mücadele eden, iyiliği iktidara taşıyan vekiller istiyoruz. 20 yıldır, şehrimize geldiğinde yolunu gözlediğimiz bir vekil olmadı. Makamlar insanlarımızı resmileştirdi, nezaket mesafe ile yer değiştirdi.
Safları biz hep sıklaştırdık bu zamana kadar, bizimle aynı safta duracak insanlara ihtiyaç var!