CHP Ankara Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Mansur Yavaş’la ilgili hiçbir tartışmaya girmeden sadece kendi beyanı üzerinden bir değerlendirmede bulunacağım.

Karşılıklı suçlamalar yargıya intikal etmiş durumdadır.

Bütün iddialar başlangıcından yargıya taşınma sürecine kadar toplanacak olsa, tek solukta okunacak bir roman çıkar.

Hiçbir zaman bir şirketle, o şirketin avukatlığını yapan avukat arasında bir aracı bulunamaz.

Yavaş, kendisine verilmek üzere müvekkil şirketin yaptığı ödemeyi alıp kaçmakla suçladığı aracının kendisine vekalet ücretine karşılık bir senet bıraktığını ve bu senet üzerindeki imzanın sahte olduğunu ileri sürüyor.

Yavaş'ın beyanlarını doğru kabul etsek bile, hukuken ve en önemlisi bir kamu hizmeti olan avukatlık mesleğinin ilkeleri ile bağdaşmayan bir durumun olduğu tartışmasız hale geliyor.

Yavaş, kendisinden şikayetçi olan şahsın evrakta sahtecilik ve tehditten sabıkalı olduğundan bahsetse de bu konuda "Kesinleşmiş bir karar" ortaya koyamamaktadır.

Kaldı ki bu kesinleşmiş kararın kendisinin şikayetçi olduğu bir yargılama neticesinde verilmiş olmasını aramalıyız.

Yoksa o şahsın başkaca bir suçtan aldığı ceza bu olayla sınırlı kalmak üzere bizi ilgilendirmez.

Yavaş, atasözümüzde geçen haliyle "Tencere dibin kara, seninki benden kara" savunmasıyla masumiyetini ispat etme yoluna başvuramaz.

İşin özü, akçeli bir iş ve bu işte hukukun kabul etmeyeceği bir dizi ilişkiler yumağı olduğu ortadadır.

Meseleyi dallandırıp budaklandırmadan Mansur Yavaş’ın kendi beyanı üzerinden sorgulamamıza geçelim.

Yavaş, "Şeffaflık beyannamesi" olarak adlandırdığı her ne ise onu imzaladığını ve mal beyanında bulunduğunu söylemektedir.

Bu davranış bir siyasetçi için düzgünlüğü ve dürüstlüğü ispata yönelik bir eylemdir. Kendisi de sürekli bu çıkışta bulunmaktadır.

Karşılıklı şikayetçi durumuna düştüğü, aleyhine icra takibi de açtığı ve aracı olarak nitelendirdiğimiz şahıstan olan alacağını mal beyanında bildirmiş midir?

Mal beyanlarında taşınır taşınmaz mallar bildirildiği gibi, alacaklar ve borçlar da bildirilmektedir.

Bahsi geçen 600 bin dolar/3 milyon 250 bin lira unutulmayacak kadar büyük bir mal varlığıdır ve ihmal edilemez türdendir.

Bir de en önemlisi müvekkil şirketin aracı şahısla anlaşmaya varılan rakamı kendisine gönderdiği ve bu şahsın adeta paranın üzerine yattığı iddiası karşısında şu soruyu sormadan da edemeyeceğim:

Sayın Yavaş!

Anlaşma gereği hak ettiğini ve müvekkilinin aracı vasıtasıyla sana gönderdiğini iddia ettiğin 3 milyon 250 bin liranın Serbest Meslek Makbuzunu kestin mi?

Eğer o makbuz kesilmediyse vergi kaçıran bir avukat olduğu da tescillenmiş olur.

Sadece iki sorumuza cevap bekliyoruz.

Mal beyanında alacaklılar kısmında 3 milyon 200 bin lira var mı?

Serbest meslek makbuzu kesildi mi?