Konya'yı kaybeden sadece iktidarı değil kendini kaybeder!
Siyasi partilerin liderleri genelde “İstanbul’u kaybeden iktidarı kaybeder” ya da “İstanbul’u kazanan Türkiye’yi kazanır” görüşünü ahval ve durumlarına göre dillendirir.
Konya’yı kaybeden kendini kaybeder!
Konya her dönem ya bir partiyi iktidara taşımıştır ya da iktidara taşıdığı partinin en uzun soluklu yanında yoldaş olmuştur.
80 öncesi de öyledir, 80 sonrası da öyledir.
Konya insanı çatışmaya girmez, sessiz ve derinden izler, belirleyici olmanın gücüne inanan bir halk yapısı vardır, vurması gerekene öyle bir vurur ki, bir daha kendini toparlaması yılları alır, doğrulması gerekene de omurga olur.
Konyalı için kimse vazgeçilmez değildir, siyasi parti liderlerinin en büyük yanılgısı da Konya’nın ferasetini çantada keklik olarak görmesidir.
80 öncesini bir kenara bırakalım, 80 sonrasını hatırlayalım istiyorum.
Konya kendi inanç değerlerini yaşamayı askıya almaz, kendi inanç değerlerini yüceltecek partiye geçmişte kan da verse, ruh da olsa, siyasi hareketlerin kendini ne kadar yaşatabileceğine bakar önce, yaşayabilecek kadar kan vermeye devam devam etse de kendini rahatlatacak bir başka partiye yüzünü döner, ANAP’a yüzünü dönüp, REFAH’ı yedeğinde tuttuğu gibi. Aslında yedeğine aldığı ANAP’tır ama hiç hissettirmez.
Gün gelir evine dönüş başlar ve kendi değerlerini izah etme ihtiyacı duymadığı siyasi hareketin yanında yer alır.
Konya’daki kırılma hiçbir şehirdeki kırılmaya benzemez. Konya’daki bütünlük de hiçbir şehire benzemez. Bir anda bakarsınız bir yerde toplanır, bir anda bakarsınız bir yeri boşaltır. Hiçbir belediyeyi kazanamayan REFAH, bir bakarsınız Büyükşehir de dahil merkez ilçelerin belediyeleri olmuştur.
Konya Menderes’i de, Demirel’i de, Özal’ı da, Erbakan’ı da hem taşımış, hem de iktidardan etmiştir. Konya çok kısa süreli muhalefette kalan bir şehirdir, Konya başkent olmanın genlerini taşır!
İstanbul, Ankara gibi şehirler değildir iktidarı belirleyen, iktidarı her zaman Konya belirler, Konya sayıyı değil toplumsal kanaati temsil eder, onun içindir ki kanaatkar davranması kimseyi yanıltmamalıdır.
Konya istemediği halde hep tartışılan şehir olmuştur. Düşüncesi, yaşantısı, gelenekleri konuşulmuştur ama Konya insanının sessiz devrimleri hiç konuşulmamıştır.
Konyalı her şeyi görür, kör değildir, görmezden gelir; Konyalı her şeyi duyar, sağır değildir, duymazdan gelir; Konyalı susar, lal değildir, günü geldiğinde kendini lal zannedenlerin dilini koparır.
Hiçbir şehirde siyaset Konya’daki kadar canlı değildir aslında, ölü taklidi yapmakta da mahirdir.
Bu kadar hatırlatmayı neden yaptığımı da söyleyeceğim. Konyalı kendi içinden çıkan, çıkarılan aktörlere pek önem vermez, Konyalı için esas olan Türkiye’nin kazanımlarıdır.
Cumhurbaşkanımız Erdoğan birçok Konyalıyı tanımış olabilir de, Konyalının reflekslerini tanımıyor. Tanıdıkları da kendi tercih ettiği Konyalılar, Konya’nın ruhunu bedeninde taşıyanlar değil onlar da!
Sadece şu kadarını söylemekle yetineceğim:
Sayın Cumhurbaşkanım!
Hani söylüyorlar ya “AK Parti’nin içinde bir AK Partililer var, bir de AKP’liler var” diye!
Konyalıların içinde de bir senin tanıdığın Konyalılar var, bir de Konya’nın ruhunu taşıyan Konyalılar var.
Sakın tanıdığın Konyalılara bakıp, “Sizin hemşeriniz benim” dediğin gibi bize Konyalılık yapma!
Konya bir şahsiyettir, Konya’yı daha tanıyamamışsanız o da sizin eksikliğinizdir!
Başta Davutoğlu olmak üzere, arkalarını toplamak zorunda kaldığımız siyasetçilerin müsebbibi sizsiniz!
Bu şehirde arkasından yürüyeceğimiz onlarca insan var, onlarla yol arkadaşlığı yapmak zorundasınız, değilse bu şehrin kırgınlıkları sizi öyle bir kırar ki, kendinize gelemezsiniz!