Kimlerin yemeğini yiyorsun? Nerede görülmüş tasmalı Müslüman?
Bir adam vardı, kendisi gibi olan bir başka adam daha.
Komşuydular, evlerinin arasında her ikisine de komşu olan bir adam daha vardı ki, kendileri gibi değildi hiçbir zaman.
Hak diyordu, hukuk diyordu, birçok işlerine çomak sokuyordu, yetmiyormuş gibi zora soktukları insanlar için de kapılarına dayanıyordu.
Gençliğinden buyana hep öyleydi.
Yürüyüşü, asaleti, konuşması, vakarı insanlarda hayranlık bırakıyordu.
Son zamanlarda sadece yaptıkları işlere karışmıyor, şehirde kurulmuş bütün düzene baş kaldırıyor, dil uzatıyordu.
Bir gün şehrin eşrafına yemek ikramında bulunmak istedi, kendi kurulu düzenlerine uluorta laf etmekten sakınmayan komşusunu da davet etti.
“Ben senin davetine de katılmam, yemeğini de yemem. Ancak Kelime-i Şahadet getirirsen, pis işlerden elini ayağını çekersen o zaman katılırım” dedi.
Düşündü bir süre. Sonra başını salladı, “Tamam kabul ediyorum” dedi, getirdi Şahadet’i.
Hz. Muhammed’in (s.a.v.) komşusuydu Ukbe b. Ebû Muayt, diğer komşusu da amcası Ebu Lehep’ti.
Duyuldu Ukbe b. Ebu Muayt’ın Müslüman olduğu.
Bir hışımla yanına geldi en yakın arkadaşı Ümeyye b. Halef.
Tuttu yakasından “Doğru mu duyduklarım” dedi.
Yalandı hepsi, baştan sona iman etmişliği de koca bir yalandı, “Sırf yemeğe katılması için şahadet getirdiğini” söyledi.
Ümeyye b. Halef kudurmuştu, “Gideceksin Muhammed’in yanına, O’na hakaret edeceksin, ayağınla yüzüne basacaksın, seni ancak o zaman affederiz, o zaman aramızda yeniden yer bulabilirsin” dedi.
Kabe’nin içi putlarla doluydu. Kabe insan kaynıyordu. Hz. Muhammed (s.a.v.) Kabe’nin hemen karşısında namaza durdu.
Bütün gözler üzerindeydi.
Eceline susamış gibiydi.
Biri ‘saldırın’ dese üzerine çullanacak onlarca gözü dönmüş müşrik vardı.
Allah’ın Resulü secdeye gitti, tam Allah’a teslimiyet anı.
Ebu Cehil’in kışkırtmasıyla önceden hazırlık yapan Ukbe. B. Ebû Muayt, yeni doğum yapmış devenin etenesini Hz. Muhammed’in üzerine attı.
Başını dahi kaldırmadı Allah’ın Resulü.
Biliyordu Ukbe b. Muayt Hz. Muhammed’in namazı bozmayacağını, biliyordu kendisine karşı koymayacağını, bir cesaret gösteriyormuşçasına bu kez de elbisesini boynuna dolayarak O’nu boğmaya çalıştı.
Hz. Ebu Bekir gördü olanları, dikildi karşılarına. “Rabbinizden sizlere deliller getiren bir kimseyi ‘Rabbim Allah’tır dediği için öldürecek misiniz?” dedi.
Kafirlere, müşriklere, inkarcılara, “Rabbinizden sizlere deliller getiren bir kimseyi” demesi yok mu?
O da meydan okudu hepsine.
Belki de Hz. Muhammed’in ilk bedduasıydı; “Allahım! Kureyş’ten olan bu topluluğun yaptıklarını sana arzediyorum. Ebû Cehil b. Hişâm’ı, Utbe b. Rebîa’yı, Şeybe b. Rebîa’yı, Ukbe b. Ebû Muayt’ı, Ümeyye b. Halef’i sana havale ediyorum” dedi.
Allah Resulü’nün yüreğini serinleten bir ayet nazil oldu.
“O gün zalim kimse ellerini ısırıp şöyle der: ‘Keşke o peygamberle birlikte bir yol tutsaydım! Yazık bana! Keşke falancayı dost edinmeseydim! Çünkü Kur’an bana gelmişken beni ondan saptırdı’. Şeytan insanı yüzüstü bırakıp rezil eder”
Ayette tasvir edilen Ukbe’ydi, Ukbe gibilerdi.
Hz. Muhammed, genç yaşlı kimi buluyorsa göğsünü gere gere düzenin değişmesi gerektiğini anlatıyor, onlarla sıkı bağlar kuruyordu.
Ukbe ve Ebu Leheb pisliklerini yüzlerine vuran Hz. Muhammed’in evinin kapısına çöplerini dökmeye, pisliklerini atmaya başladılar.
Hz. Muhammed bir korku saldı Ukbe’ye, “Seni Mekke dağlarının dışında yakalarsam öldüreceğim” dedi.
Hicret sırasında suikast için evi saranların içinde Ukbe de vardı.
Medine…
Bedir Savaşı.
Mekke’nin dağlarında yakalandığında öldürüleceğini bilen Ukbe ateş gibiydi, kendisini Hz. Muhammed’in üzerine salan Ümeyye b. Halef’in savaşa katılmayacağını duyduğunda gizliden gizliye neşelendi, şimdi sıra ondaydı, bir eline ateş aldı, diğer elinde öd ağacından bir kap, “Sen korkaksın, sen kadınsın, sen buhur sür, güzel güzel kokular saç etrafına” diye aşağıladı.
Allah Resulü’nün beddua ettiklerinin hepsi Bedir’de gebertildi, Ukbe b. Muayt esir alındı. Mekke’nin dışında savaşta esir düşmüştü. Hz. Muhammed’in sözünü hatırladı. Esirlere uygulanan şartların kendisine de uygulanmasını istedi.
Hz. Muhammed baktı yüzüne; “Küfründen, Allah’a ve Resulüne yaptığın düşmanlıktan, inançlı insanlara çektirdiğin zulümlerden ve iftiralarından dolayı öldürüleceksin” dedi.
Hz. Ali görevi yerine getirdi.
***
Kimlerin yemeğini yiyorsun, kimlerle oturup kalkıyorsun, kimlerin şartına uyuyor, kimler karşısında Müslümanlık taslıyorsun, sahi nerede görülmüş tasmalı Müslüman?
وَقَالَ الرَّسُولُ يَا رَبِّ اِنَّ قَوْمِي اتَّخَذُوا هٰذَا الْقُرْاٰنَ مَهْجُورًا
Vekâle-rrasûlu yâ rabbi inne kavmî-tteḣażû hâżâ-lkur-âne mehcûrâ(n) (Furkan Suresi 30. Ayet)
Peygamber, “Ey Rabbim! Kavmim şu Kur’an’ı terk edilmiş bir şey hâline getirdi” dedi. (Diyanet İşleri Meali)