Kaldırın Yönetim Kurulu Üyeliklerini!
CHP Zonguldak Milletvekili Deniz Yavuzyılmaz’ın, “Turkcell Yönetim Kurulu Başkanı'nın yılda 250 bin avro, yönetim kurulu üyelerinin yılda 100 bin avro” aldığını açıklaması, bir muhalefet milletvekilinin hükümeti yıpratmaya dönük yaptığı açıklama olarak değerlendirilemez.
Hem neden avro, neden Türk Lirası değil?
CHP’nin İş Bankası’na atadığı yönetim kurulu üyeleri ya da CHP’li büyükşehir belediyelerinin teşekküllere atadığı yönetim kurulu üyeleri üzerinden bir denklik kurmaya çalışmak da milletin emeğini, alın terini siyasi polemiklerin çarkında un-ufak etmektir.
Devlete bağlı ne kadar kurum varsa, hepsinde bulunan yönetim kurulu üyeliği yapılanmasını lağvetmek gerekiyor.
Bütün yönetim kurulu üyelikleri arpalık ya da siyasi kadro olarak değerlendiriliyor.
Doğru mudur? Doğrudur!
Yönetim kurulu üyeleri ne iş yapar?
Bürokratların hazırladıkları faaliyetleri imzalamaktan başka işleri yoktur.
Bütün kurumların genel müdürlükleri var, ayrıca siyasi olarak da bakan ve bakan yardımcıları var. Bir de yönetim kurulu üyeliği marifetiyle birçok insana imza karşılığı toplamda milyarlar ödemek milletin emeğinden, enerjisinden çalmaktır, gasbın, emaneti zimmete geçirmenin resmileştirilmesidir.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Birden çok yönetim kurulu üyesi olan kişilerin yönetim kurulu üyeliklerinin iptal edileceğini” açıklamıştı.
Eski bakanların, milletvekillerinin, bürokratların ya da halen görevi başında olan siyasilerin ve bürokratların yönetim kurulu üyeliklerinden aldıkları maaşlar milletin parasıdır.
Yıllarca üst kurulların kaldırılması gerektiğini söyleyen siyasi hareket nedense yönetim kurulu üyeliklerini diline dolamamaktadır. Kendi kurduğu üst kuruları, istişare heyetlerini devlet içinde yuvalandırmak da doğru değildir. Bir siyasi hareket bunlara ihtiyaç duyuyorsa kendi partisinde yapmalıdır. Muhalefet partilerinin de bu gerçeği sorun edindiği söylenemez, maaş tartışmasının ötesine geçmeyen, yapıya dokunmayan bir tartışma yapılmaktadır.
Bakanlık yapmış, milletvekilliği yapmış, belediye başkanlığı yapmış bir insan zaten emekliyse dolgun bir maaş almakta, değilse de bürokraside görev almakta, ticaretle uğraşıyorsa işinin başına geçmektedir, bir de bu insanlara milletin cebinden standartlarını devam ettirmeleri için milletin gönül rızası olmadan adı ne olursa olsun para ödemek ahlakî değildir, Erbaş da değiliz ki, “Haramdır” diyelim. Erbaş’ın başında bulunduğu kurumda da işler farklı değil ki, adam bir fetva versin!
Bakanlık yapmış, milletvekilliği yapmış, belediye başkanlığı yapmış, üst düzey bürokratlık görevinde bulunan insanlar böyle bir görevin kendilerine teklif edilmesini zûl addetmesi gerekirken, adını vefa, adını siyasi kadro koyabilmektedir.
Bunların insanlığı da, adamlığı da batsın!
İş sadece bunlarla da bitmiyor.
Kurumların başına seçilen ya da atanan insanlar, kurum çalışanlarını bulunduğu makamdan aldığında veya kurum başkanları anlaşamadığı insanları kurumdan uzaklaştırdığında, birçok insan zorunlu olarak bankamatik memurluğu yapmaktadır.
Kimi siyasi referansla kimi başta bulunan büyükbaşın kin ve garezinden dolayı hiçbir iş yapmadan maaş almaktadır.
Devletin kurumları bir anonim şirket değildir, yönetim kurulu üyeleri de bu şirketlerde pay sahibi insanlar değildir.
Bu mesele bir millet meselesidir.
Pandemi döneminde yüzbinlerce insan işinden olmuştur, ‘yan gelip yatma yeri’ olan yönetim kurulu üyeliklerinde bulunan kişiler 10 binler, 20 binler, 100 binler üzerinden maaş almaktadır.
Daha da iğrenci ne biliyor musunuz?
Adam devlet ihalelerinden zengin olanları ağzı dolu dolu eleştiriyor, kendisi birkaç yönetim kurulu üyeliğiyle eşine, çocuklarına konfor sağlamış, devletten kendi söğüşlediğini hiç görmüyor!
Not: Hiçbir kurumda yönetim kurulu üyesi olmadım. 2003 Yılında bir bakanımızın yönetim kurulu üyeliği teklifini de -ihtiyacım olduğu halde- kendime yakıştıramadığım için kabul etmedim.