İnsan yetiştiren mekteplerimiz vardı, şimdi neden yok?
Gönüllü Kültür Kuruluşlarımızın, İslamî cemaatlerin ve sivil İslamî hareketlerin geçmiş yıllarda tek bir derdi vardı, o da insan yetiştirmek.
AK Parti iktidarıyla birlikte insan yetiştiren mekteplerimiz atalete kapıldı.
Yasaklara, imkansızlıklara, hor görmelere rağmen insana ulaşmada hiçbir engel tanımayan yapılarımız, iyi bir insan yetiştirme derdinden uzaklaştıkları kadar, kendilerini de iyiliklerden uzaklaştırmaya başladı.
Bizleri diri tutan ruhu bedenlerimizden çıkardık, nefislerimizin rehberliğinde yol almaya başladık.
İnsan bedenini yaşatan ruhtu aslında, ölümsüz olan da ruhtu, kendimizi öldürmemiz gereken nefislerimize teslim ettik, yaşasak da, sözlerimizin tesirini insan yüreğine dokunduracak olan yaşantılarımız kalmadı.
Yurtlarımıza, öğrenci evlerimize sabah namazlarını kıldırmak için gönüllü öğretmenler geliyordu, doktorlar geliyordu, mühendisler geliyordu, herkes bir gencin gözlerinde gördüğü ışığı en ulaşılmaz ufuklara taşıma azmiyle emek harcıyordu.
Esnafımız da öyleydi, sanayicimiz de.
Biz bu ülkeyi yönetecek gençleri yetiştirmek için çırpınıyorduk.
Allah emeklerimizin karşılığını verdi.
Hem de büyük bedeller ödetmeden, bir adım attık, on adım bize geldi, yürüdük, koşarak karşıladı bizi.
Dergilerimizi kendimiz çıkardık, gazetelerimizin parasını ceplerimizden harcadık, evlerimizi kendimiz açtık, radyolarımızı kendimiz kurduk, derneklerimizin, vakıflarımızın kiralarını kendimiz ödedik, kendi ellerimizle, kendi emeklerimizle yaptığımız ne varsa hepsinin karşılığını da kat kat aldık.
Saçtığımız tohumların toprağı da utandırmadı.
Bir ektik, bin aldık.
Bizi bitiren niyetlerimizin bozulması oldu.
Daha önce insan yetiştiren Dârülerkamlarımız, sıçrama tahtası olarak kullanılmaya, makam peşinde koşan niyet bozukluğunun bozgununa uğradı.
Beş-altı öğrenci dergi çıkarabiliyordu, öğrencilik dönemlerinde dergi çıkaranlar vekil oldu, profesör oldu, bürokrat oldu, şimdi arada sırada bir araya dahi gelemiyorlar.
Dijital birliktelikler, dijital eğitim, dijital vatandaşlık, sosyal medya derken, insan yetiştiren dava adamları laf yetiştiren birer insan oldu.
Haya, edep, ahlak, kadın-erkek hepimizde kaybolmaya başladı.
Biz yıllar önce, asker siyasete müdahale ettikçe, “Asker kışlaya” sloganları atardık.
Şimdi bütün yapılarımız kendi kışlasından çıktı, siyaset üzerinden kendilerini meşrulaştırma derdine düştü.
Tek bir tanıklığım yetiyor olan bitene!
Evliya Çelebi Parkı’nda yürüyüş yapıyordum.
Üniversitenin kayıt zamanıydı.
Üniversite kapısının karşısında sadece özel bir yurdun münibüsü, hemen yanında açılmış bir masa, üzerinde broşürler ve masanın başında da yurt tanıtımını yapan iki kişi vardı.
Bizim öğrencilik yıllarımızda vakıfların, derneklerin öğrenci grupları, neredeyse öğrencilerin etrafını kuşatırdı!