İncir çekirdeğinde yaşamak!
Ceviz kabuğu doldurulur ancak ne güzel söylemiş "İncir çekirdeğini doldurmayacak meseleler" diyen her kimse.
Çok büyük meselelermiş gibi sunulan o kadar çok kendimizi meşgul ettiğimiz şeyler var ki!
İncirin çekirdeği zaten doldurulamaz ama o incir çekirdeğine dünyayı dolduran tuhaf bir akıl tutulması yaşanıyor.
Bu ülkenin çözüm üreten insanlara ihtiyacı var.
Bu toplumun en büyük meselesi anlayış yoksunluğudur.
Eğitimden ekonomiye, terörden istihdama, siyasi farklılıklardan ortak değerlere varana kadar hep bir yerlerin taraftarı olarak fikir üretiliyor, üretilen fikirlerin laf taşıyıcılığını da taraftarları yapıyor.
Yine bu ülkenin en büyük eksikliği düşünce insanlarının olmamasıdır.
Daha doğrusu düşüncelerini eserlerinde istikrarlı bir şekilde devam ettirseler de, toplumsal hayatta bir pratik sunamayan insanların, fikirlerinin de zaman içinde rafa kaldırılmasını yaşamak zorunda kalmalarıdır.
Sayıları hiç de az olmayan düşünce insanlarımız, endişe taşıyan edebiyatçılarımız, şairlerimiz, akademisyenlerimiz, toplumbilimcilerimiz var. Fikirlerini paylaştığımız, düşüncelerini tartıştığımız insan olmaktan öteye gidemiyorlar.
Bu ülkede yıllardır kitap okumaları yapılıyor, onlarca düşünce kulüpleri var.
Yine hayatı kuşatılacağına inanılan Kur'an, siyer, hadis, fıkıh okumaları yapılıyor.
Das Kapital okumalarının da bir karşılığı kalmadı.
Devletçi, ulusalcı, laik, deist, komünist, milliyetçi, islamcı, eyyamcı ne kadar insan ve gruplar varsa hepsinin üzerinde bir ceviz kabuğu var elbette. İçleri ya kof ya da çürük durumda. Birkaç sağlam olan varsa da ortak yaşam alanlarında dokunuşlar onları da çürütüyor.
Dünya görüşü olan birçok iş insanı, siyasetçi, edebiyatçı, şair, düşünür kendi alanlarında kariyer sahibi olabildikleri gibi işlerini de büyütebiliyor.
Nedense aynı büyüme düşünce alanlarında gösterilemiyor, çünkü yaşam alanlarındaki büyümenin somut bir karşılığı var.
Düşüncelerini pratik hayatlarına taşıyamayan insanların ticaretleri de, akademik kariyerleri de, kitapları da, siyasi hamleleri de bir süre sonra birbirine benziyor.
Türkiye'nin sanayide, teknolojide birçoğu ithal ürün de olsa büyümesini sağlayan, yerli ürün üretimlerine imkan sağlayan yaptıkları işlerin somut karşılığını alabilmeleridir, diğer tarafta alın teri, emek, adalet insanın sosyal hayatında pratik kazanmadığı için ve bir geleneğe dönüşemediği için ne devlette ne de özel sektörde topluma bir refah düzeyi standartı yaşatılamamaktadır.
Bu ülke insanının tabii ki belirleyici olan insanların azimli insanları değil de hırslı insanları tercih etmelerinin nedeni, azizliğin hakkaniyeti koruyacağını, hırsın her türlü hırsızlığa kapı aralayacağını bilmelerindendir.
Devleti yönetenler devletin vatandaşlarına bir ahlak kazandıramaz, devleti yönetenleri vatandaşlar seçmektedir, vatandaşlar da kendine benzeyen insanları yönetim makamlarına oturtmaktadır.
Siyasi partilerin yönetim kadrolarına bakıldığında da erdemden, insan hikayelerinden bahsedeceğimiz kaç insan var.
Sivil toplum örgütlerinin insana dokunuşları eğitimden uzaklaşmış, yardımlaşma alanlarında dünyanın bir ucuna ulaşacak kadar genişlemiştir.
Yardıma muhtaç insanlara kol-kanat germek ulvi bir çabadır, kendi insanını eğitmek hem yardımların sürekliliğini oluşturacak kuşaklar yetiştirecek hem de toplumsal ahlakı, meslek ahlakını insanımıza kazandıracaktır.
İnsanla uğraşmak, insanı yetiştirmek en zahmetli iştir.
Maksadın hasıl olduğunu düşünüyorum.
Bizim kendini insan yetiştirmeye adamış insanlara ihtiyacımız var. Bu eğitim çalışmaları okumalarla temellendirilen, yaşanmışlığı gösterilen bir eğitim olmadığı takdirde, kıssahanlar, nutukçular, nasihatçiler, bilimciler, filimciler yetiştiren, yolda yürümeyen ama yol gösteren insan olmaktan öteye geçmeyecektir.
Devlet, vatan, millet kavramları bizlerin iliklerine kadar işlemek zorundadır.
Bağımsız bir devlet olmak istiyor ve hür yaşamak istiyorsak geçmişi tartışan değil geleceği kuran insanlar olmak zorundayız.
Devletimizi kimler yönetiyorsa yönetsin, devleti yönetenlere kırkınlık, muhalefet, karşı çıkışlar olabilir, devlete kırgınlık, devlete karşı çıkmak, devlete muhalefet etmek hainliktir.
Ekonomisi bütün tartışmalara rağmen ilk 20 ülkenin içinde olan bir Türkiye'nin üniversiteleri ilk 500'e giremiyorsa, geleceğimiz tehdit altındadır.
Gerçekten tartışılan şeyler incir çekirdeğini doldurmuyor!