İnce'nin dansı, Kavuş'un sarılması!
Günümüz dünyası sosyal medya üzerinden şekilleniyor.
Takipçi sayısı yüz binleri, milyonları bulan kişilere baktığımızda çıplaklığı ön plana çıkaran sanatçılar, belden aşağıya vuran standapcılar, dönmeler, falcılar ve şebeklikten beslenen siyasetçiler var. Bir o kadar da takipçi olmayı kendine yediremeyen, takip etmekten geri kalmayan, merakına yenik düşenleri eklediğimizde bu sayısal çokluk toplumun her kesimine ahlaksızlık masasında ittifak kurduruyor, ittifaklar içinde yeni ittifaklar doğuran cazip bir sürecin parçaları haline getiriyor.
Bir gün çadırda kalan adam da düşüyor sürekli önümüze, iki kolunu sallayarak dans eden adam da. O hale düşen adama acıyarak bakmak yerine, akımlar başlatılıyor. Toplu halde dans eden videolar, paylaşımlar… Gençlerin dilinden anlamak bu mudur şimdi? Yoksa gençlik yanına yaklaşacak kişileri böyle mi terbiye ediyor. Malzeme yeri geliyor gençten çıkıyor, yeri geliyor yaşlıdan. Tüketim çağında yaşıyoruz; giyimde, yeme-içmede, eşyada değil esas tüketim, insan tüketen canavarlar haline dönüştük, tükettikçe daha da doğurganlaştırıyor evren(!)
Mafya bozuntusuna bel bağlayanların mafyaya özgürlük talepleri imza kampanyasına dönüşüyor. Hiçbiri teslim olması çağrısında bulunmuyor, “Gel teslim ol, senin iddialarının takipçisi olacağız, siyasi olarak destek vereceğiz, avukat ordusuyla seni savunacağız, sen de cezanı çek, senin sunacağın belgelerin ucu kime dokunuyorsa onlar da cezalarını çeksin. Sen kaçak bir hayat yaşadığın sürece sana bizden ekmek çıkmaz. Sen mafyasın” demiyor. İfade özgürlüğüymüş! Adamın özgürlüklerini ellerinden aldıklarının hiçbir kıymeti yok. Siyasi kazanım mafyadan beslenecek duruma geldiyse, siyasetçiden haraç kesilmeye başlanmıştır.
İki kadının telefon konuşması, bir parti genel başkanına kurulması planlanan kumpası ifşaa ediyor. Adamın karşısında dahi olsanız, bu ahlaksız kumpasın dedikodusunu yapacak kadar ahlaksızlaşamazsınız. Siyasetçilerimizin yaşantılarına çok dikkat etmesi gerektiğini bir kez daha anlıyoruz. Baykal’a kurulan kumpas sadece CHP’ye değil ülkemize de çok şey kaybettirdi. Bir siyaset bilimcinin yerini kimin aldığı ortada. Mirasın üzerinde, önce kendi insanlarına karşı oynadı masumiyet oyununu, şeytanca uzaklaştırdı hepsini, sonra da tiyniyetleri aynı, düşünceleri farklı kişileri topladı aynı masa etrafına. İnsanların zaaflarından beslenerek dizayn edilen siyaset kadar alçak bir siyaset olamaz.
Hafta sonu “Teknik, Sosyal, Ekonomik ve Hukuki Boyutuyla Deprem Çalıştayı” programının ilk oturumuna katıldım. Huder ve Karatay Belediyesi ortak düzenlemiş. İlk oturumun moderatörü Huder Konya Şube Başkanı Av. Levent Babacan’dı. Çok başarılı bir yöneticilik yaptı. Depremin yaşandığı ilk günden itibaren deprem bölgesine giden, görevli oldukları illerde çalışmalar yürüten Konya milletvekillerimiz Ahmet Sorgun, Tahir Akyürek, merkez ilçe belediye başkanlarımız Ahmet Pekyatırmacı, Hasan Kılca, Mustafa Kavuş ve sivil toplum örgütlerini temsilen Adem Ceylan konuşmacıydı. Konuşmacıların hepsi Hatay’da bulunmuş, Tahir Akyürek Kahramanmaraş’ta. Hepsi diğer illeri de görmüş. Bu programda Büyükşehir Belediye Başkanı Uğur İbrahim Altay ve İHH Konya Şube Başkanı Hasan Hüseyin Uysal da mutlaka olmalıydı.
Milletvekillerimiz ve belediye başkanlarımız yaşadıklarını, eksiklikleri, yapılması gerekenleri anlattılar, hepsi de acının coğrafyasını görmüş insanlardı. Meram Belediye Başkanı Mustafa Kavuş, deprem bölgesinden döndükten sonra çocuğuna nasıl sarıldığını anlattığında, salonda bulunan anne ve babaların o anda evlatlarına sıkıca sarıldığını hissettim.
Sarılacağımız çok şey var.
Mafyaya, kumpasa, dedikoduya, şebekliğe sarılma zamanı değil!