Ahmet Şükrü Kılıç

Ahmet Şükrü Kılıç

Yazarın Tüm Yazıları >

Hoşuma gitti

A+A-

Bizim öncelikli sorunumuz şahsiyetli insan olmak ve şahsiyetli insanlar yetiştirmek olmalıdır. Yetişkin insanlarımızın ve gençlerimizin insana, yapılara kavga edecek kadar bağlılık göstermesinin, sanatçılara çığlık atacak kadar hayranlık duymasının temelinde kendi şahsiyet gelişimini tamamlayamaması gerçekliği vardır.

Tanımlamalar yapmanın zihinlerimizde yeterince yer bulmadığını kendimden bilen bir insanım, örneklendirmenin, üzerimize alınmamız gereken bir aydınlanma sağlayacağı düşüncesindeyim.

Yöneticilerini tanıdığım bir hastanede, geçen ay eşimin rutin kontrollerini iki günde tamamlama ayrıcalığını yaşadık. Tanıdıklarımla hiçbir ticari, siyasi ya da menfaate dayalı ilişkim olmadığı halde, kişisel mücadele serüvenimin onların dünyasında yer bulan hatır karşılığı olduğunun farkındaydım, bu hatırı kullanmakta da içime sinmeyen bir durum yoktu. Makam, sıfat, imtiyaz olmadan da işlerini kolaylaştıran insanların olması, gururumu okşamıştı.

Eşimin hastane işlerinin iki günde tamamlanmasından ikimiz de memnunduk, bu memnuniyetimizden rahatsız olan biri vardı.

Oğlum…

Baba senin yaptığın da adaletsizlik aslında” dedi.

Aslında” ifadesi bir tedbir amaçlı cümleye yaslandırılmıyordu, nezaket için kullanılmıştı.

Daha önce randevu alınması zor olan bir hastaneden arkadaşının annesi için randevu almamı istemişti. O talebini hatırlatmadım, buradaki sorgulama “Adaletsizlik” üzerine yapılan bir sorgulamaydı, oğlu babasına bir hatırlatmada bulunuyordu, bir de adalet mücadelesi verdiğini söyleyen bir adam vardı karşısında, elbette ki konu dağılmadan benim üzerimde gelişmeliydi.

Gerekçelerimi sıralasam da “Haklı olduğunu” söyledim. Biz kimsenin sırasını almamıştık, öğle aralarında yönetici tanıdıklarımın, doktor ve film çekim birimlerinden araya sıkıştırılmasını sağladıkları, personelin zamanından çaldırdığımız bir girişimdi. Hastaların önüne geçiş olmasa da –o da geçiştir- personelin mesaisinden zaman gasbetmek/gasbettirmek savunulacak bir durum olamazdı.

Maalesef aynı şeye tevessül etmeyeceğimin bir garantisi de yok.

Hoşuma gitti.

Bir arkadaşımın oğlu sınav tarihinde verilmesi gereken ödevi yetiştiremedi. Oğlunun öyle bir talebi olmamasına rağmen babası hemen o gün için bir rapor aldı. Sonraki gün rapor alınmasına rağmen hoca, ödevi kabul etmedi. Yasal bir hak olması ayrı bir sorgulamayı gerektiriyor, sonraki günler oğlunun babasına “Sorun hocada değil aslında” kabullenişine de tanık oldum. Yine cümle içinde “Aslında” vardı. Babasının karşısında, babasının da hocayı suçlamaya hazır olduğu, kıvama getirilmiş hazır atış poligonunun oluşturulduğu bir söz zemininde oğlu okları kendi üzerine çekti.

Hoşuma gitti.

Bir arkadaşımı ziyarete gittim. Oğlunun ve kızının oy kullanmadığını söyledi. Biraz da hayıflanma vardı. O kadar mücadelenin içinde bulunmuş, fişlenmiş, gözaltı yaşamış, yargılanmış, eylemlere katılmış, beyaz yürüyüşten İsrail’i tel’in mitinglerine varana kadar organizasyonların içinde bulunmuş bir adamın çocukları üzerinde etkin olamamasının bir üzüntüsünden daha çok meseleleri yeterince anlatamadığının yakınması vardı. Her hangi bir partiye oy vermemişler, oy kullanmamışlar, protesto etmişler, bu tercihlerini de mücadele geçmişi olan, hala da mücadele içinde bulunan babalarından gizlememişler. 

Hoşuma gitti.

Maslahat yok, yalan yok, şimdiki gençlerin büyük bir çoğunluğunda, kendi tercihlerini kullanma inisiyatifi karşısına baba hatırı bile geçemiyor.

Kim ne derse desin günümüz gençliği yaşanan zorlukları bilmeyebilir, bugünlere nasıl gelindiğinin farkında da olmayabilir, yalanı-dolanı da bilmiyor.

Lisede okuyan oğlum sınıf arkadaşlarından birinin okul yönetmeliğine aykırı olan davranışını okul idaresine taşımış, meseleyi büyütmüş, idareciler baş edemeyince veli olarak bizi çağırdılar. Eşim öğretmen olduğu için bana pek iş düşürmez, o gün okulda olmasından dolayı beni görevlendirdi. Müdür yardımcısı ve rehberlik öğretmeni karşılarına aldı. Meselenin büyültülmemesini istediler. Oğlumu çağırmalarını istedim. O gelene kadar anlatılan meseleyi ben de değerlendirdim, veli olarak kendimin de takipçisi olacağımı söyledim. Oğlum odaya girdiğinde, bir yetkiliyi, bir büyüğü karşılar gibi ayağa kalktım, her iki hocasının şaşkın bakışları arasında “Seninle gurur duyuyorum, duyarlı olman, kendi meselen olmadığı halde kendine bu meseleyi mesele edinmen bir vatandaşlık görevidir” dedim. Kucakladım, boyum yetişmese de yanaklarından öptüm. Bir kavga, bir huzursuzluk ya da mahcubiyet duyacağımız bir uyarı değil, üzeri kapatılması istenen bir mesele için çağrılmışım.

Hoşuma gitti.

Çocuklarımızın kendilerine güveni, şahsiyetleri bizlerden daha fazla gelişmiş durumda.

Gençlerimizle gurur duyuyorum.

Önceki ve Sonraki Yazılar