Gül ve Davutoğlu cesaretlerini Erdoğan’dan alıyor!
AK Parti Genel Başkanı/Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan, partisi iktidar olduğu halde bir (1) yıl Başbakanlık yapamadı.
Asker, yargı, üst kurullar ve Türkiye’nin kendini “Beyaz Türk” zanneden çapulcuları tarafından hep baskı altında tutuldu.
Sabretti, kurumsal ve sivil denklikleri sağlayana kadar pazarlık da yaptı, posta da koydu.
Türkiye’de siyasetin üzerindeki bütün vesayetleri zamana yayarak kaldırdı.
Emperyalistlerin ağızlarına çaldığı bir kaşık balla sokağa dökülen, emperyalist ülkelerin taşeronluğunu yapan işadamlarını da, terör örgütlerini de dize getirdi.
Siyasi yapılanmayı da kendi dizayn etti, vesayet kurumlarına bir laf söylenecekse o lafı da kendi söyledi.
Bugün Erdoğan’ın karşısında diklenmeye kalkışan küçük adamların, Erdoğan’ın koruması altında olmalarına rağmen içimizi serinleten tek bir sözleri olmadı.
Yargı kurumlarının yıl dönümü kutlamalarında da, iç ve dış siyasette de Başbakanlık yaptığı dönemde Cumhurbaşkanının koyması gereken tavrı da, bakanların yapması gereken açıklamaları da kendi yapmak zorunda kaldı.
31.05.2016 tarihli “Konya’da konuşulan iki hikaye: İbibik kuşu ve Ankara’nın martıları!” başlıklı yazımızda “İbibik Kuşu” hikayesinde Davutoğlu’nun kısa süren Başbakanlık hikayesinin sebebini yazmıştım.
Hatırlayalım…
“Kara gözlüm, efkarlanma gül gayri!
İbibikler, öter ötmez ordayım.” Bekir Sıtkı Erdoğan
Yörükler; koyun, keçi ne varsa ibibikler ötmeden hayvanları yaylaya çıkarmazmış.
Bir gün bir ibibikin öttüğünü duymuş yörüğün biri, hemen koyunu kuzuyu, keçiyi, tekeyi hazırlamış sabah da yayla yollarına düşmüş.
Hayvanları salmış çayıra, kendine de kıldan bir çadır yapmış, üzerinde de yol yorgunluğu, vurmuş kafayı yatmış.
Sabah kalktığında başını kıl çadırdan uzatmış, her taraf yarım metre kar kaplı, ağaçlar buz tutmuş, dallarda açan çiçekler donmuş.
Koyunların, keçilerin hepsi kar içinde gömülü can çekişmiş, bir de bakmış ki; ibibik de kuyruğu dikmiş.
Bakmış yörük uzun uzun; “Ulan ibibik, kendine de ettin bize de ettin” demiş.
Strateji kavramıyla laf söylemekten de gına geldi, Davutoğlu’nun niyeti bozuk bile olsa strateji geliştirmekten aciz bir adam.
“Hamdım, yandım, piştim”i, “Hamdım yanmadan piştim”e çevirdi.
Gerçekten kendine yazık etti!