Erdoğan, Davutoğlu ve Babacan!
Şahsi olarak ne Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’la ne de başka kimseyle bir pazarlığım olmaz, kendi hikayemizi yaşayan bir insanız, zaten onların da bizimle pazarlık yapacakları ne toplumsal bir karşılığımız ne de ihtiyaç duydukları bir özelliğimiz var.
Erdoğan’ın eteğinin altından çıkan siyasetçiler, eteklerindeki taşları dökmeye başladı.
Zaman zaman gördüklerimi, olabilecekleri yeri geldi merhametli bir dille, yeri geldi sert bir üslupla adrese teslim yazılar yazdım.
Dikkate alınmasını isterdim elbette ki, en azından benim için durduğum yeri göstermek için önemsediğim yazılardı.
Ahmet Davutoğlu partisini kurdu, yarın bir gün Abdullah Gül güdümlü Ali Babacan da partisini kuracak.
Cumhurbaşkanımız Erdoğan’ın başkanlık seçimine kilitlenmesi gerektiğine inanıyorum, daha fazla insanların izzet-i nefislerine dokunacak sözlerden uzak durması gerekiyor.
Toplumda uzun zamandır yer edinen algı tohumları yeşerdi, çiçek açtı, bazı alanlarda da meyve vermeye başladı.
İhanet, hainlik, beka gibi kavramlar kimsenin eskisi gibi ne zihninde ne de beyninde yankı buluyor.
Yıllar önce bir mesleki oda başkanı için yazdığım sözü, şimdi de siyaset için kullanıyorum; “Küçümsediklerin gün gelir tepene biner!”
Siyasetin tepesinden aşağısına kadar kimse dürüstlükten, ahlaktan, erdemden, liyakattan bahsedecek durumda değil, hoş hepsinin de en fazla kullandığı kavramlar olmasına rağmen farkında olsalar da olmasalar da bıyık altından gülünüyor.
Siyaset, ayağına gelen insanı geri çevirdiğin halde, zor günlerde ayağına gidecek duruma getiriyor insanı.
Ali Babacan ve Ahmet Davutoğlu’nun kuracakları partilerin iktidar olma şansları olmamakla birlikte, AK Parti’yi iktidardan edebilecek bir potansiyelleri olabilir.
Zaman dediğimiz su gibi akıp gidiyor, dört yıl da göz açıp kapatıncaya kadar geçecektir.
AK Parti kurmaylarının da, tabanının da muhataplarının kapılarını çalabilecekleri yüzleri ya da muhataplarında kapılarını çalabilecekleri kadar yüz bırakması gerekiyor.
Karşımızda bir Abdullatif Şener hareketi yok, 17 yılda gerçekleştirilen başarılar tahayyülleri aşsa da, o kadar badireler atlatılmış olsa da, geleceği hazırlayan temellerin üzerinde sınırlarımızı dahi aşan inşaalar gerçekleşse de, bir taraftan da siyasi hareketin içinde bulunan birçok insan siyaset dışı bırakılmıştır.
Cumhurbaşkanımız Erdoğan’ın bu ülkeye ve insanımıza kazandırdıkları tartışılamaz, bugün Davutoğlu ve Babacan dahi cesaretlerini aslında Erdoğan’ın temizlediği mayınlı alanlarının rahatlığından alıyor.
İstanbul seçimlerinin ilk turunda ve daha önceki Yalova seçimlerinin akıbetinde Saadet Partisi’nin oyları seçim kazandırabilecek durumdaydı, bazen birkaç oyun nasıl şehirlerin ya da ülkenin kaderini belirlediğine tanık oluyoruz.
Yine de kaybettiren olarak suçlayan bir yakınlık dilinin sert eleştirilerini yapıyoruz ama onları kendimize yakınlaştırmak için süreci kontrollü bir şekilde yönetemiyoruz.
Parti içinde Erdoğan’ın belirleyiciliğini sorgulayan, kendine getiren bir duruş maalesef geliştirilemedi.
AK Parti tabanı partici değil Erdoğancı…
Davutoğlu ve Babacan ne kadar Erdoğan’a vurmaya kalkarsa o kadar tepkileri üzerlerine çeker, benim tavsiyem Erdoğan üzerinden bir politik dil geliştirmeden ekonomi, tarım, sanayi, eğitim politikaları üzerinden alternatifler sunulmalıdır.
Cumhurbaşkanımız Erdoğan da hırslı olduklarını düşündüğü eski yol arkadaşlarına karşı geleceği düşünen bir dil geliştirmelidir, biz başkanlığı kaybetmek istemiyoruz, bilinmelidir ki izzet-i nefisler insanların mayınlı alanlarıdır!