Ahmet Şükrü Kılıç

Ahmet Şükrü Kılıç

Yazarın Tüm Yazıları >

Emzik siyaseti!

A+A-

Geçmiş yıllarda, Sanayi Odası Başkanlığı yapmış ağabeylerden biri aradı. Görüşmek için buluştuk sonra. O dönem uğraştığım insanlardan biriyle ilgiliymiş görüşme isteği. Uğraşılarımı hikayeleştirmeyeceğim, neticeyi kelam, “Bu adamla uğraşma, milletvekili olsun, bulunduğu yeri başkası devralarak sorun çözülsün” dedi.

Milletvekilliği adamın eline tutuşturulacak bir oyuncak mı? O memnun olsun diye eline milletvekilliği oyuncağı mı verilsin istiyorsun? Bir milletvekilliği emziği verelim ağzına sussun, uzaklaşsın, biz de istediğimiz kişiyi boşalttığı yere getirelim mi diyorsun” demiştim.

Gerisi kem… küm…

Sonuç mu?

Adam milletvekili oldu!

Genel teamül de bu doğrultudaydı, siz ne kadar adamın haydutluğunu, hırsızlığını belgeleriyle birlikte yayınlasanız da farketmiyor, öyle bir şehirde yaşıyoruz ki, bir birlerini aklayan, kulis konuşmalarında aleyhte konuşmalar dahi yapsalar, uzun eşek olmayı hakkıyla yerine getiren siyasi bir vagon hizmeti veriliyor.

Tasviri iğrenç gelen her vakıa yaşanılır hayatın içinde itibar, vizyon, prestij, marka olarak çıkarılıyor karşımıza.

Türkiye halkını geçtik, muhafazakar şehir Konya’da dinin yasakladığı her şeyi yapmayı alışkanlık haline getirmiş kişileri dindar halk hem başına taşıyor, hem de onlara dokunulmazlık kazandırıyor.

6’lı masa falan kurulan kulis masalarının yanında zemzemle yunmuş durumdadır, esas AK Parti geçmişi olan insanların kurdukları masalarda neler konuşuluyor, nelerin hesabı yapılıyor, hangi beklentiler için avuç ovuşturuluyor inanamazsınız. İnansanız ne olacak, o da ayrı mesele!

Siyasetle uğraştığım günden buyana tek kuruşluk kazancım olmadı, tam tersine maddi kayıplar kazandım, kazandım diyorum, çünkü maddi kaybı manevi kazanca dönüştürmenin -karlı bir yatırıma dönüştürme- bilinciyle yaptım ne yaptıysam.

Şimdi yadırgadığım emzikler koca koca adamlara dağıtılmaya başlandı. Cumhurbaşkanımız Erdoğan her yıl genelgeyle bir kutlama yılının adını yayınlar, bu dönemin siyaset yılı da emzik siyaseti olarak adlandırılabilir.

Ağlamasın diye verilen emzikler, bu kez bizi ağlatmasınlar diye veriliyor.

2005 Yılında demişim ki; “Güçlü olduğumuz zamanlarda insanların ayağına gittiğimizde, insanları onure eden oluruz, güç kaybetmeye başladığımız zamanlarda insan ziyaretlerimiz, 'bize ihtiyaçları var' dedirtir.

Gücümüzü nasıl doğru değerlendireceğimiz üzerine kafa yormalıyız ki, kafalarımızı duvara vurmak zorunda kalmayalım.

Kafalarımızı duvara neden vurmaya başladığımız anlaşıldı sanırım, gerçekten kafalar duvara vuruluyor mu? 

İlk hayduta göz yumulduğunda başladı her şey!

Millete maddi kayıp, bize de itibar kaybı yaşattı!

Önceki ve Sonraki Yazılar