Dergilerimiz vardı!
80 Darbesi sonrası ve esas 90’ların başında çıkan politik, edebiyat ve haber içerikli dergilerimiz vardı.
Dergilerimiz bu ülkenin insanına çok şey kattı.
Sosyologlarımızın, ilahiyatçılarımızın, toplumbilimcilerimizin, siyasilerimizin çıkardıkları dergilerin yanında gençlerin çıkardıkları dergiler de nitelikliydi.
Kavramlar tartışmaya açılıyor, yönetim modelleri bir sempozyum kalitesinde dergilerimizin sayfasında dosya konusu oluyordu.
Sadece kendi düşüncemize yakın dergiler takibimizde değildi, farklı kesimlerin dergilerini de takip ediyorduk.
Dergi demek günü kurtarmak değildi, geleceği konuşmak, zamanı kuşanmaktı.
Ne zaman ki, bizim kesim dergiciliği bıraktı, bu zamana kadar derlenen toparlanan ne varsa, ayak takımının ayakları altında ezilmeye başladı.
Onurluydu bizim yazarlarımız, erdemli insanlardı, yazdıkları her yazının hedef kitlesi olduğu gibi, her cümlelerinin hedef tahtasına konulabileceğini bilerek yazarlardı.
Çıkan dergilerden birinin çıkış tarihi gecikecek olsa, dergi merkezleri aranır, sebepler mutlaka sorulurdu. Yine aynı şekilde bir yazıdan rahatsızlık duyulduğunda da dergi telefonları kilitlenirdi. Kimse öyle kafasına göre yazamaz, kafasına göre meseleleri gündeme taşıyamazdı. Adı konulmamış bir otokontrol, adı konulmamış bir velayet hukuku vardı.
Bizim gerçekten de hakikat kokan dergilerimiz vardı.
Cebindeki harçlıklarla dergi çıkaranlar, kendi çıkardıkları dergileri dağıtanlar olduğu gibi abone sayısı yüzbinleri geçen dergilerimiz de vardı.
Her yazı bir kitabın özetiydi sanki. Yazı emekti. Yazı duruştu. Yazı gelecekti. Yazı bir yazgının insandaki kendi tecellisiydi.
Bizim kesimin siyaset eleştirilerinde en çok kurucu kadronun, emek verenlerin şimdilerde nerelerde oldukları sorgulanır. Siyasetin söz cambazlarına bırakıldığı, tetikçilik yapanların ön saflarda yer aldıkları eleştirilir.
Ya bizim yazarlarımız, yolumuzu aydınlatanlar, ufkumuzu açanlar nasıl oldu da methiyecilere, şaklabanlara, şebeklere yer açabildiler, kendi önlerine geçirebildiler?
Yıllar önce her biri insan yetiştiren, birer mektep olan yazarlarımız; sırt verdikleri insanların sırt sıvazlaması beklentisine girdiler.
Okçular Tepesi'ni önce yazarlarımız terketti, onurları gurura dönüştü, ganimetten de nasiplenemediler!