Dahiyane laf ettiğini zannedersin, bir laf insanın yüzünü düşürür!
Kullandığım ofisin sokağına döndüğümde karşılaştık, “Amca bir ekmek parası ver, çok açım” dedi.
Amca denilmesine alıştım artık, onda bir sorun yok.
“Benim de karnım aç, birlikte yiyelim, sana harçlıkta vereceğim” dedim.
Hiç itiraz etmeden yanımda yürümeye başladı.
Büroya geldiğimizde, birlikte mutfağa geçtik.
İlk iş olarak 20 lira verdim. Biri benden para istediğinde , istediği miktarı karşılayabilecek durumdaysam, hiç bekletmeden veririm. Kalkacağı sırada para vermek alışkanlığım değildir, aynı durumu ben de yaşadığım için, para verecek kişinin ne zaman aklına düşüp de vereceğini düşünmekten sohbet de edemez insan.
Benim “Salçalı yumurtam” meşhurdur, bilir arkadaşlarım. Salça katı duruyordu, çay tabağında biraz sulandırdım, “Bir salçanın cıvığını severim” demek var şimdi.
Salçalı yumurta tarifi de yapayım, beğeneceğinizi umuyorum.
Yağ hafiften kızarma sesi verdiğinde, kaşık ucuyla salçayı yağa iyice yedireceksiniz, yağ salça rengine dönsün yeter, bunun süresi 30 saniyeyi geçmez. Sonra kaç yumurta yiyecek durumdaysanız kıracaksınız, üzerine yeterli miktarda tuz atıp karıştıracaksınız. Hepsi bu kadar.
Yumurta hazırlandığında “Hamit” de karşımda oturdu.
12 yaşındaymış.
Gözünün soğan poşetine takıldığını farkettim.
“Keseyim mi” dedim.
“Kes” dedi.
Yarım soğan vardı rafta, onun suyu çekmişti, yenisini kestim.
Diğer suyunu çeken soğanı çöpe attım, kestiğim soğanı masaya koydum.
O an sesli düşündüm, “Meyveleri ve bazı sebzeleri koruyan kabuklarıdır, o ince kabukları soyduğunda sararmaya, çürümeye başlar” dedim.
Nedense bu denklemi insana bağlama ihtiyacı duymak istedim, “İnsanın da kabuğu ar’dır, arsızlaşmaya başladığında çürüme başlar” dedim.
O karşımdaki çocuğun bir anda yüzü yere düştü. Anladım yaptığım eşekliği. Bu kez de gönlünü almak için uğraştım; inandı ama ikimize de bir hüzün çöktü. 25.05.2017