24 Haziran Cumhurbaşkanlığı seçiminde yazdığım yazıdan dolayı kesinleşmiş hapis cezam vardı, hakkımda da yakalama kararı çıkarılmıştı. FETÖcü firari bir sanığın yakalanmasına karşı çıkan ağır ceza hakimini eleştirdiğim bir yazıdan dolayı ceza almıştım hem de. Ona rağmen gittim oyumu kullandım, aynı durumda Tayyip Erdoğan olsa, oy kullanmaya gitmezdi.

Hem FETÖ'yle mücadele ettiğimiz için cezalandırılacağız hem de iktidara zeval gelmesin diye hapsi göze alıp oy kullanacağız, bunu AK Parti'nin yönetim kadrosunun anlaması gerekiyor.

100 yılın birikimini kimse heba edemez.

Hepimizin alın teri, emeği, ödediği bedeller var.

Bizler birileri caka satsın diye bu hareketin içinde yer almadık, herkes aklını başına toplayacak, herkes kendini o makamlara taşıyan insanlara şükran ve minnet duyacak, herkes makamda kendini bulan değil, makama kendi değerlerini oturtan olacak.

Bazı arkadaşların siyasileri değil de seçmeni suçlamasını da anlamıyorum.

Seçmen durup dururken niye bir başka adaya oy versin, o seçmen daha önce yapılan hizmetleri gördü, hizmetler kadar kendine verilen değeri de gördü, farklı bir siyasi partiye destek verdiği halde AK Parti'ye oy verdi, demek ki; sorun seçmende değil seçtiklerimizde, söylenecek, sitemde bulunulacak bir laf varsa siyasi kurmaylara olmalıdır.

AK Parti vadedilenleri yerine getirdi, şu anda vadettiği tarihlerden başka bir şey değil.

2023 ve 2071 hedeflerinin vaatleri bir beklentiyi karşılamıyor, slogan olmaktan da öteye geçmiyor.

Türkiye’de siyasi yasaklar kalktı ve ideolojik yaşam şekillerine dokunulmuyor, artık insanlar ekonomik refah istiyor.

Korkuya dayalı siyasi demeçlerin insanlarda karşılığı da kalmadı.

CHP’nin takiye yaptığı düşünülse dahi dili de, bazı bölgelerde belirlediği adaylar da muhafazakarlaştı.

İnsanlar adaletli gelir dağılımının eşiğine kadar geldi, ne cumhuriyetin faziletleri ne de beka sorunu söylemleri karın doyurmuyor, adalet ve kalkınmadan başka kimsenin bir beklentisi kalmadı.

Bu ülkede komünist başkan olarak anılan belediye başkanı var, şeriatçı başkan olarak anılan, model geliştiren bir tane belediye başkanı bile yok.

Türkiye’nin model geliştiren insanlara ihtiyacı var, ideolojilerin değil modellerin konuşulduğu bir döneme girilir umudunu taşıyorum.

Siyaset bir rejim değişikliği sağlayamaz, rejim değişimi ya askeri darbeyle ya da halk devrimiyle gerçekleşir.

Siyasi partilere misyon yüklenmesini de anlamsız buluyorum, tam tersine ideoloji siyasileşmeye başladığında “Siyasi davran, siyaset geliştir” gibi sözler bir süre sonra siyasetin insana kazandırdığı yaşam şekli olur, siyaseti gebe bırakır, ondan doğacak çocuk da siyasi geleneğin kurallarına uyar, o da değiştirmeyi değil siyasilerin sisteme uyumlu hale gelen değişimlerini sağlar.

Türkiye bağımsız bir ülke olsaydı bu kadar kavga, tantana da olmazdı.

Sahi Türkiye’de kaç NATO Üssü var, birbirimizi kandırmaktan hala yorulmadık mı?

Laf da olsa adam "Tayyip Erdoğan'ın bile oyunu alacağım" diyor. Bizimkiler kendileriyle aynı siyasi düşünceyi paylaşan insanların 'seçim döneminde katkı sunabilirim, çalışmalara katılabilirim' talebine bile nezaketen dönüş yapmıyor. Yemin ediyorum bu kadar kabiliyetsiz, beceriksiz aday ve teşkilatlara rağmen %52 oy, büyük hem de çok büyük oydur, bu millet kendi aidiyetine oy vermiştir, adaylara ya da teşkilatların çalışmaları karşılığına değil.