Bizler Allah’ın varlığına birliğine iman ettik, emirlerine değil!
Hz. Muhammed (s.a.v.) kendisine bahşedilen ömrün ne kadar olduğunu bilmeden yaşadı.
Kur’an kendisinden ne istiyorsa hayatında onu uyguladı.
Allah’ın ayetleri vahiy olarak kendine nazil olduğunda hiçbir zaman “Şimdi bunun zamanı değil, biraz stratejik davranayım sonra yerine getiririm” demedi.
Kimseyi Allah’ın varlığına birliğine inandırmak için tartışmaya da girmedi.
Varlığına ve birliğine inandığı Allah kendisinden ne istiyorsa onu yaptı, yaşadıklarıyla da insanları Allah’ın varlığına ve birliğine inandırdı.
Bizler Allah’ın varlığına ve birliğine iman ediyoruz, Allah’ın emirlerine iman etmiyoruz.
Bizler Hz. Muhammed’in (s.a.v.) Allah’ın Resulü olduğuna iman ediyoruz, O’nun gibi yaşamamız gerektiğine iman etmiyoruz.
Ayetleri, hadisleri tartışıyoruz, anladığımız ayetleri de, sahih bulduğumuz hadisleri de hayatımızda uygulamıyoruz.
Anlattıklarımızla birçok insanı Allah’ın varlığına birliğine inandırıyoruz, yaşadıklarımızla kimseye Hz. Muhammed (s.a.v.) gibi bir hayatı var dedirtemiyoruz.
Kendi yaşadığımız coğrafyada usullerimiz İslamî olsa da, esaslarımız Allah’ın ayetlerine uymuyor.
Kıldığımız namaz bizleri kötülüklerden uzaklaştırmıyor.
İslamî esaslara göre üretim yapıyoruz, İslamî esaslara göre işçinin maaşını, çalışma şartlarını oluşturmuyoruz, orada bile bir hazır pazar hesabı güdüyoruz.
İslam’ın bir ekonomi politikası var, bizlerin hayatında İslam’ın ekonomi politikası yok.
İslam’ın bir eğitim politikası var, bizlerin hayatında İslam’ın eğitim politikası yok.
İslam’ın bir siyaset politikası var, bizlerin hayatında İslam’ın siyaset politikası yok.
İslam’ın bir kazanç politikası var, bizlerin hayatında İslam’ın kazanç politikası yok.
İslam’ın kul hakkı hukuku var, bizlerin hayatında İslam’ın kul hakkı hukuku yok.
Bu ülkede İslamî usul ve esaslara göre işletilen bir tane işyeri yoksa, bu ülkede İslamî usul ve esaslara göre bir tane iş yapan sivil toplum örgütü yoksa, bu ülkede İslamî usul ve esaslara göre siyaset yapan bir tane parti yoksa, bu ülkede İslamî usul ve esaslara göre eğitim veren bir tane vakıf yoksa, hepimizin kendisini sorgulaması gerekiyor.
İslam bir cemaat dinidir; İslam insanları da, yaşanan hayatı da, yaptığımız işleri de cem eden, bir birimiz üzerinde velayet hukukunu işleten bir dindir.
İslam bir fetih dinidir.
Doğrulara yanlışları fethettiren, adalete hukuksuzluğu fethettiren bir dindir.
Bizlerin hiçbirinde bir fetih ruhu yok.
Toprak üzerinden bile İslam coğrafyasından ne kadar toprak kaybettiğimizi konuşuyoruz, elimizin altında bulunan yapıları, kendi işyerlerimizi, eğitim kurumlarımızı, sendikalarımızı, derneklerimizi İslam’ın buyruklarıyla fetheden bir irade göstermiyoruz.
Siz hiç bu zamana kadar kendi cemaatinden olan birinin işyerini denetleyen bir hocaya ya da şeyhe rastladınız mı?
Devlet zorunlu kılmasa neredeyse sigortasız işçi çalıştıracak kadar ahlaksızlaştık.
Kimse kimsenin gelirini sorgulamıyor, kendi yapılarımıza para aktaran insan ister hırsız olsun, ister haydut en itibarlı insan oluyor; aslında İslam’ın yok etmesini emrettiği kirlenmişliklerden besleniyoruz.
İnsanların hepsini hafız yapsak ne olacak; insanların hepsine hadis ezberletsek ne olacak; yanı başındaki açtan haberi yok, yanı başındaki zulme başkaldırmıyorsa, o insanın Müslümanlığından ne olacak?
Hacaefendimiz de aynı, aydınımız da aynı, yazarımız da aynı, fikir adamlarımız da aynı; hiçbirinin diğerinden farkı yok.
Büyük şairlerimiz, büyük mütefekkirlerimiz, büyük vaizlerimiz hikayeler anlatmaktan başka ne yapıyor?
Bizim ufkumuzun açılmasına değil, bizim inançlarımızı her alanda kısıtlayan alanları açmaya ihtiyacımız var.
Karşımızda olduğunu düşündüğümüz ne kadar yapı ve insan varsa, hiçbiri bizim kendi mekanlarımızda uygulayabileceğimiz İslamî usul ve esaslara müdahale edecek kudrette de değil.
Baştan sona İslam tarihini anlatan, baştan sona Selçuklu tarihini anlatan, baştan sona Osmanlı tarihini anlatan, baştan sona Müslüman alimlerin usul ve esaslarını bilen, baştan sona mezhepler tarihine vakıf olan, baştan sona felsefenin, sosyolojinin, psikolojinin kurucularını bilen, baştan sona sanat edebiyat dehalarını anlatan olsak ne olacak, hayatımızda İslam’ın usul ve esasları olmadıktan sonra?