AK Parti'nin cemaatleri, CHP'nin Alevileri!
Cumhuriyetin ilanıyla birlikte 1950 yılına kadar süren tek parti iktidarı sonrası kurulan bütün partiler, milli ya da dış güç destekli olsun, birer anonim şirket şeklinde kurulmuştur. Partilerin kurucusu ve kurucu kadrosu A grubu, imtiyazlı hisse ya da halk deyimiyle altın hisse sahibi olmuştur.
Milletten oy alarak iktidar olan siyasi hareketlerin hiçbiri, bugüne kadar milletin meclisi olarak adlandırılan T.B.M.M.’ye milletin kendi tercih edeceği insanları da taşımamıştır. Milletin meclisi milletten mahrum bırakılmıştır.
Siyasi hareketlerin bütünü bir sınıf hareketidir, bu sınıf sadece ekonomik gelir düzeyi üzerinden değerlendirebileceğimiz bir sınıf değildir, içinde aynı anlayışı taşıyan profesör de vardır, işçi de vardır. Ve bütün siyasi partiler borsaya açılan hareketlerdir. Milletin hisseleriyle A grubu sahibi olan parti kurucularının hisseleri bir değildir.
Partinin yönetimini A grubu hisse sahibi olanlar belirler, bakanları, milletvekillerini, belediye başkanlarını belirleyen bu gruptur ya da bu gruba birinci derecede bağı olan kişilerdir.
Siyasi hareketler ideolojilerden beslenir, hiçbir siyasi hareket beslendiği ideolojilerin ilkelerini yerine getiremez, zaten beslendiği ideolojik anlayış da bu ilkelere sıkı sıkaya bağlı değildir.
Sağcı, solcu olarak adlandırılan siyasi hareketlerin beslendiği en büyük gruplar, cemaat ve mezhep klikleridir. Her bölek aynı dine, aynı mezhebe inanıyor gibi de gözükse, cemaat liderleri mezhep imamlarının da önündedir.
Sağcılar sunni cemaatlere, solcular Alevi cemaatlere yakınlıklarını hep korumuştur. CHP Kurultayı sonrası, Alevi yapılanma üzerinden geliştirilen eleştiriler kısır ve sonrasını hesaptan yoksun eleştirilerdir.
Kemal Kılıçdaroğlu’nun kavrama yeteneğinin eksik olması, onun örgütçü bir kafaya sahip olduğu gerçeğini akamete uğratmaz. Kılıçdaroğlu Türk siyasetinde oy gücünün üzerinde etkinlik alanlarını genişleten bir performans geliştirmektedir. Alevi kurmay yapılanması kendi yerini sağlamlaştırdığı gibi, bölgesel itibarları da sahneye sunmasına zemin hazırlayacaktır.
Bunun kazanımlarını Ankara ve İstanbul’da tatmış olan Kılıçdaroğlu’nun üst akılı, genel seçim dönemine girildiğinde, Konya’dan mütedeyyin insanların aday gösterilmesi için dahi bir çabanın içine girecektir.
Her ilden kanat önderlerine ya da atalarının saygın geçmişine açık çağrılar yapılacaktır. Yine Abdullah Gül’ünden Ali Babacan’ına, Ahmet Davutoğlu’ndan Meral Akşener’ine kadar uzanan yumuşak karın ittifaklarının temelleri atılmıştır.
CHP’nin ilk sıraya koyduğu hedef parlamenter sisteme geçiştir. İktidar olma şansı yakalayana kadar, parlamenter sistem geçmiş yıllarda olduğu gibi CHP’yi parlamento ortağı yapmanın yanında, iktidarın da bazı alanlarda gizli ortağı yapacaktır.
AK Parti 18 Yıllık iktidarında inanılmaz şeyler başardı. Devrim niteliğinde anayasa ve yasa maddeleri çıkardı. Birçok zulme son verdiği gibi, yıllarca zulme uğrayan insanları devlet yönetiminin parçaları yaptı. Başörtüsünden Ayasofya’ya kadar yasakları kaldırdı. Bir o kadar olmasa da FETÖ de dahil yakınlaştığı bütün sinsi yapıların hançerini sırtından yedi.
Duygularımızın tavan yaptığı dönemler de dahil kazanımlar rutinleşmeye başladığında, alışkanlıklarımız gibi belli bir süre sonra sıradanlaşacaktır.
Türkiye 15 Temmuz sonrası eski Türkiye olmayacaktır denildi, pandemi sürecinde de aynı laflar edildi. Maalesef gün geçtikçe duygularımız köreliyor, duyarlıklarımız zayıflıyor, dijital vatandaşlık mesafesine indirgenen, sosyal medya taraftarlığıyla birçok şeyin halledileceğine inanılan bir safsataya doğru sürükleniyoruz.
AK Parti cemaatlerin, CHP Alevilerin yaktığı ateşe rüzgar taşıyor. Eski dönemlerde olduğu gibi bir mezhep çatışması olacak değil, ganimet paylaşımları Alevisini, Sunnisini birbirlerine bağıran çağıran kıldıracak olsa da, her iki yapının kurmayları bir taraf aynı paranın ‘tura’, diğer taraf da ‘yazı’ tarafını kutsayacak duruma gelecektir.
Askerin kışlasına, yargının adalet saraylarına, rektörlerin kampüslere çekilmesi sağlanmıştır, cemaatlerin kendi tekkelerine çekilmeleri sağlanamamıştır. Kendi cemaat bireylerinin sosyal alanlarına, sosyal yaşantılarına, gelirlerine, giderlerine bakmayan yapılar, devletin yöneticileri üzerinde etkinlik kurabilmektedir.
Bazı sivil toplum örgütlerinin de tarikatlardan, Alevi şeyhlerinden farkı yoktur, onların başkanları da keramet sahibidir.
Bugünden itibaren AK Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanımız Erdoğan’ın dünya haritasında gösterdiği etkinlik alanı genişletme çapasını, Türkiye içinde de uygulaması gerekiyor. Erdoğan devleti yönetiyor, Kılıçdaroğlu iktidara yürüyecek irili ufaklı partilerle temasını genişletiyor. Bir ucunda Abdullah Gül, diğer ucunda Kandil olan yelpaze genişliği istendiği kadar sorgulansın, istenildiği kadar yerden yere vurulsun, aynı kazanımların rutinleştiği gibi yargılamaların da rutinleştiği bir dönem yaşanıyor.
Erdoğan milletin değerlerini koruyan, milletin değerlerini tutsaklıktan kurtaran olduğu kadar, milletin insan tercihlerine kulak açmalıdır, değilse karşına Abdullah Gül’ü çıkaran, onu da ikna eden güçler, her ilin kendi yapısına göre Abdullah Gül’ünden Muharrem İnce’sine benzer suretleri sahneye sürecektir!
Konya AK Parti’nin kalesidir, CHP’nin Konya milletvekilleri de AK Parti’nin beslendiği çeşmeden kana kana su içen insanlardır. Başka örneğe de gerek yoktur!