1. YAZARLAR

  2. Ahmet Şükrü Kılıç

  3. AK Parti, kendi içinden nasıl bu kadar düşman çıkardı?
Ahmet Şükrü Kılıç

Ahmet Şükrü Kılıç

Yazarın Tüm Yazıları >

AK Parti, kendi içinden nasıl bu kadar düşman çıkardı?

A+A-

AK Parti 2002 Yılından buyana iktidarda, tam 21 yıl oldu.

21 Yıl içinde birçok bakan, milletvekili, belediye başkanı değişti.

Her Bakan değiştiğinde müsteşarlar, sonradan konumlandırılan bakan yardımcıları, genel müdürler, daire başkanları, bölge müdürleri, il müdürleri, il müdürlerinin değişimiyle birçok müdür yardımcısı, şube müdürleri; her kurumun hiyerarşisine göre sağlık il müdüründen yardımcılarına, başhekimden yardımcılarına, hastane müdürlerine; il milli eğitim müdüründen yardımcılarına, şube müdürlerine, ilçe milli eğitim müdürlerine ve yardımcılarına; rektörden yardımcılarına, dekandan bölüm başkanlarına; belediye başkanından genel sekretere, daire başkanlarından müdürlere; parti il ve ilçe başkanından yönetim kurulu üyelerine kadar değişiklikler yaşandı. Aklınıza gelen bütün bakanlıkları, onlara bağlı olan kurumları, il ve ilçe temsilcilerini sıraladığınızda, bu sayının yüz binleri bulduğunu göreceksiniz.

Bazılarının durumu ortada, karşı cepheye geçerek en olmadık yüzlerini ifşaa ettiler.

Makam bir hizmet aracı olduğu kadar imtiyazdır da aynı zamanda, imtiyaz edinilen makam anlayışı; kişilerin eşlerine, çocuklarına, yakınlarına, kendileriyle yakın temas kuran herkese bir itibar, bir ayrıcalık kazandırır. Makamdan uzaklaşan kişi sadece kendi değil başta eşleri ve çocukları da o imtiyazın sağladığı itibar ve ayrıcalıktan mahrum kalır.

Siyasetin duygusallığına kapılan on binlerce insanımız vardır, kendini o makama atayan siyasi iradeye minnet duymasından daha çok uzaklaştırıldığında siyasi iradeye karşı beklenmedik refleksler, güne ve zamana yayılan hesaplaşmalar içinde içten içe depreşir durur. Bu öfkeyi en çok körükleyen makamdan uzaklaştırılan kişilerin eşleridir, eşler çocuklarını da sürekli bu kışkırtmanın içine dahil ederek, siyasi aidiyet duygusunu katletmeye başlar.

Makam sahibi olan kişinin, kendi yerine getirildiği kişiyle kendini kıyaslaması kadar normal bir şey olamaz, bu kıyaslama daha önce de yerini aldığı kişi tarafından kendisini kıyaslatmıştır.

Aynı şey siyasete yakın duran sivil toplum örgütleri için de geçerlidir.

Siyasetin ve kurumların hafızasını korumadığınız sürece, kurum ilişkileri de halktan uzak bir bina haline dönüşür ve insanlar ulaşabilecekleri tanıdık yüz bulamadığında her kurumun soğuk yüzü insanla siyaset arasında da mesafe açmaya başlar.

Hz. Adem ve çocuklarından başka kimsenin olmadığı dünyada bile istek ve nefis kan döktü, aynı baba ve annenin çocukları arasında iyi, kötü tarafından katledildi, mesele sadece dünya görüşü ayrılığının ideoloji haline dönüştürülmesi değil demek ki!

Siyasetin kendi üzerine düşeni çözmesi mümkün olsaydı, dört halife döneminde bile o kadar kan dökülmez, halifeler şehit edilmezdi. İmtiyaz düşkünlüğü her yerde insanlık aleminin önünde en büyük düşman olarak durmakta.

Kendi üzerimize düşeni söylemek çok uzun bir değerlendirmeyi gerektiriyor. Kendi kayıplarımız, kendi itibarlarımız ülkemizin itibarının asla önüne geçirilmemelidir. Kısaca şunu söylemek istiyorum; görev süreleri bu zamana kadar son verilen insanların vicdanlarında ne kadar karşılık bulur bilmiyorum, önce kendinizi toparlayın, sonra eşlerinize sarılarak kaybettiklerinizin, ülkemizin kaybedeceklerinin karşısında ne kadar önemsiz olacağını anlatın. Eşlerinizi ikna ettiğinizde çocuklarını ikna etmek onların işi olacaktır, siyasi aidiyetlerini kopardıkları çocuklarını nasıl toplayacaklarının derdi çoktan sardı hepsini.

Bunu en çok çocuklarınız için yapın, kimse bizim evimize girerek bu yangını körüklemedi!

Kendi insanımızla uğraştığımız kadar karşı cephede düşmanlık yapanlarla uğraşmıyorsak, onlarla bir hesaplaşmamız yoksa, bütün hesabı bir birimize kesiyorsak, ahiret denen bir hesabımız da kalmamış demektir.

Kazanmamız gereken tek bir makam vardır, sürgün edildiğimiz anavatana dönmek!

https://twitter.com/ahmetsukrukilic

Önceki ve Sonraki Yazılar