Abdullatif Şener'le karşılaştık, sonra da konuştuk!
İki hafta oldu.
Sabah yürüyüşüne çıkıyorum.
Uzun bir yürüyüş yapıyorum, 10 km’yi tamamlıyorum, bir de bunun dönüşü var.
Yeni Meram Yolu üzerinde çıktığım yürüyüşlerde SUNTV Genel Müdürü Yasin Duysak’la birlikte kahvaltı yapıyoruz.
Yürüyüşü tamamladıktan sonra SUNTV’ye uğruyorum.
Uzunca sohbet ediyoruz.
Bir sürprizi varmış, sonra söylüyor; CHP Konya milletvekili Abdullatif Şener televizyona geliyor.
Abdullatif Şener’le ilgili birkaç yazı yazmıştım, nezaket sahibi bir insan, önce tanışıyoruz, sonra konuşmaya başlıyoruz.
Dinlemeyi bilen bir siyasetçi var karşımda, sözü kesme, kendini savunma hamlelerine yeltenmiyor.
AK Parti’nin kuruluşundan bakanlığına, özelleştirmelere karşı çıkışından parti kurmaya, CHP’den milletvekili olmasından şimdiki düşüncelerine kadar birçok şeyi konuşuyoruz.
Konya’daki uğraşılarımdan ve siyasete yüklediğim misyondan bahsediyorum.
AK Parti’nin kuruluşundan önce hiçbir partiye oy vermediğimi, ilk kez AK Parti’ye oy verdiğimi, başta Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere siyasi referanslarımızı oluşturan insanların içinde kendisinin de olduğunu söylüyorum.
Nabi Avcı, Ömer Çelik, Beşir Atalay, Ahmet Davutoğlu, Ömer Dinçer gibi isimlerin bizlerde bir karşılığı olduğunu, bu isimlerin birçoğunun da bizlerde hayal kırıklığı yaşattığını anlatıyorum.
“Siz yerinizde durmalıydınız, sizlere yüklediğimiz misyonu hırpalayan, zedeleyen olmamalıydınız, ille de başka bir partide siyaset yapmak gerekmiyordu, belki de siyasetin sorgulandığı şu günde söyleyecek çok sözünüz olacaktı, siz o misyonu kendi elinizle boğdunuz” dedim.
Dürüst davrandı, lafı hiç eğip bükmeden, kendini savunmaya geçmeden, “Eğer bir kenara çekilseydim kimse beni hatırlamazdı” dedi.
Bir şey daha söyledi, o söz sonrası sorgulamak bana yakışmazdı, daha doğrusu siyasete yüklediğim anlamın bir karşılığı da olmazdı. “Benim dört çocuğum vardı” dedi.
Ekonomik sıkıntılar da çekmiş, çalıştığı yerlerden direkt olmasa da işine son verilmesi taktikleri de geliştirilmiş.
AK Parti’nin kuruluşunda Teşkilat Başkanlığı yapan, AK Parti Hükümeti’nde bakanlık yapan bir adamın siyasete yüklediği anlam elbette ki bu kadar basit değildir. Mesele sadece imtiyaz ve para olsaydı bulunduğu yeri kaybetmeyi göze alamazdı. Söyledikleri üzerinden bile bir sorgulama yapılsa, siyaseti rant için değil kendi doğrularını hayata geçirmek ve kendi standartlarını korumak için yapıyor.
Biraz daha konuştuk, AK Partili belediyeler rahat edebilir, belediyelerdeki yolsuzluklarla uğraşma gibi bir niyetinin de olmadığını anladım.
Siyasetle uğraşıyoruz. Hem de kaybetme pahasına uğraşıyoruz. Sonra aklıma bir AK Parti milletvekilinin Konya’da emaneti zimmetine geçiren bir adamla ilgili uğraşılarıma karşılık, “Neden Atilla Kart bu adamın üzerine gitmiyor” sözü geliyor.
Nasıl canım sıkılmıştı, nasıl ağzımı bozacak duruma gelmiştim, “Sen iktidar milletvekili olarak uğraşmayacaksın, gereğini yapmayacaksın da Attila Kart mı uğraşacak, şu lafı ederken utanmıyorsun da” demiştim.
Atilla Kart mı?
Büyükbaş FETÖcülerin avukatlığını yapıyor!